ARA
OSMANLI HİKAYELERİ
 Osmanlıda dini bayramlarda yapılan merasimlerin dışında bir çok kutlamalar yapılır ve bu kutlamalara da 'alay' adı verilirdi. Saray erkânının halkla kaynaşmasına vesile olan bu alaylar, halk tarafından büyük ilgi görür ve çok ihtişamlı olurdu. Halkın da coşku ile katıldığı bu alaylarda bakın hangi kutlamalar yapılırmış.Hırka-i Saadet Alayı: Her yıl Ramazan ayının onbeşinci günü bütün devlet erkânı Ayasofya'da şeyhülislam ile namaz kıldıktan sonra saraya gelirler ve arz odasında toplanırlar dı. padişah ve saray erkânının da katılmasıyla Hz. Peygamber (aleyhisselam)’ın mübarek hırkalarının muhafaza edildiği Hırka-i Saadet odasına gidilirdi. Yedi bohçaya sarılı altından yapılmış sandık padişah tarafından açılırdı. Bu sırada hafızlar Kuran-ı Kerim okumaya başlarlardı. İlk önce Padişah, daha sonra işaret ettiği kişiler hırkaya yüzlerini sürerlerdi. Ayrıca valide sultanın öncülüğünde harem halkı da ziyaretlerini yapardı. Ziyaretler bitince sanduka bizzat padişah tarafından kilitlenirdi. Amin Alayı: 4 ilâ 7 yaşlarında çocukların, elifbâ ve namaz surelerinin öğretildiği mahalle mekteplerine başlarken yapılan kutlamalardı. Mahalle mekteplerine yılın her gününde talebe kabul edildiğinden bu kutlamalar sıkça yapılır ve ekseriyetle kandil günlerine denk getirilirdi. Okula başlayacak çocuk önce Eyüp Sultan’a götürülür ve dua edilirdi. Daha sonra ilahiler eşliğinde okuluna gelen çocuk, hocasının elini öper ve ilk dersini alırdı.Kılıç Alayı: Tahta yeni çıkan padişahlar, biat töreninin ardından kılıç kuşanırlardı. Kılıç kuşanma Osmanlı’da kanun olduğundan, bu gelenek son padişaha kadar devam etmiştir. Bu törenler farklı mekânlarda yapılır ve farklı kılıçlar kuşanılırdı. Bazı padişahlar Peygamber Efendimiz’in kılıcını kuşanırken, bazıları Hz. Ömer veya Hz. Halid b. Velid'in kılıcını kuşanırlardı. IV. Murad, hem Peygamberimiz hem de Yavuz Sultan Selim'in kılıcını kuşanmıştır.Surre Alayı: Surre, Arapça para kesesi anlamına gelir. Mekke ve Medine’ye para gönderilir ken düzenlenen merasime de Surre Alayı adı verilmiş. Surre gönderilmesi Abbasiler zamanın da başlamış, Osmanlı'nın son dönemlerine kadar devam etmiş. Surre alayı, her yıl hac mevsimi gelmeden önce yola çıkarılırdı. Gönderilecek paralar sağlam meşin keselere konulur, ağızları mühürlenerek bir deveye yüklenirdi. Surre devesi en gösterişlisinden seçilir ve süslenirdi. Surre emini, emaneti yerli yerince dağıttıktan sonra hac görevini yerine getirir ve İstanbul'a dönerdi.Gelin Alayı: Padişah kızlarının, kızkardeşlerinin ve saltanat hanedanına mensup sultanların evlenmeleri münasebetiyle yapılan merasimlerdir. Hanedana mensup sultanlar devlet erkânıyla veya tanınmış ailelerin çocuklarıyla evlendirilirdi. Nikahları şeyhülislam tarafından kıyılırdı. Gelin alayına sadrazam, vezirler ve diğer devlet erkânı katılırdı. Gelin, hanedana mahsus atlı araba ile kocasının konağına gider ve damat tarafından kızlarağasıyla birlikte karşılanırdı. Damadın konağında tüm misafirlere ziyafetler çekilirdi.Beşik Alayı: Doğan padişah çocukları için hazine kethüdası tarafından süslü beşik hazırlanır ve harem kapısında kızlarağasına teslim edilirdi. Doğum, hazırlanan özel belgeler ile sadrazama ve devlet erkânına bildirilirdi. Asıl merasim doğum tebriklerinin kabulü için davetlilerin saraya gelmesi ile başlar, kurbanlar kesilir, eğlenceler tertip edilirdi.Baklava Alayı: Türk mutfağının baş tatlısı olan baklavanın Osmanlı sarayında önemli yeri vardı. Ramazan’ın onbeşinci günü Hırka-i Saadet ziyaretinden sonra, devlet büyükleri ile birlik te yeniçerilere de baklava ikram edilirdi. Dağıtılacak baklava, on yeniçeriye bir tepsi olarak hesap edilirdi. Önce silahtar ağa adamları ile gelir ve padişahın hakkı olan iki tepsi baklavayı alırdı. Daha sonra yeniçeri erleri kendilerine ait tepsileri alarak kışlalarına doğru şenlik, şamata ve ilahilerle yürürlerdi. Bu, İstanbul halkının hiç kaçırmadığı eğlencelerden biriydi
Tüm İçerikler