ARA
OSMANLI HİKAYELERİ
 Eylül 1902’de İran Şahı Muzafferüddin Kaçar Han, İstanbul’a resmi bir ziyarette bulunmuş tu. Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid Han, onun ikamet etmesi için Şale köşkünü inşa ettirmişti. İran tahtında, 1794’den beri Oğuz’ların bir kolu olan Kaçar hanedanı bulunmaktaydı ve Muzaferüddin Han Türklüğü ile gurur duyuyor, Osmanlıları kardeş biliyordu. Misafir hükümdar, bir gün Edirne’ye giderek, Osmanlı II. Ordusunun geçit töreninde hazır bulundu. Birliklerin geçecekleri yolda su birikintileri vardı. Topçu kumandanlarından Şükrü Paşa atını telaşla sürerek geldi ve selam verdi: “Huzur-ı Şehametpenahilerinden dörtnal ile geçecek olan sahra bataryalarının etrafa çamur sıçratmaları ihtimali vardır. Resm-i geçidi daha muhafazalı bir yerden temaşa buyurma nızı istirham ederim”Ancak bu ikaz, Şah’ın üzerinde hiç beklenmeyen bir tesir yaptı. Aksine, atını sürüp yol kenarına kadar geldi ve maiyeti de yanına toplanırken şöyle dedi:“İslam’ın şan ve şevketini Viyana kapılarına kadar götüren ve ilan eden bu kahraman Osmanlı ordusunun atlarının nallarından sıçrayacak çamuru ben, dünyanın en şerefli nişanı olarak iftiharla göğsümde taşırım”Ve tören bitene kadar gözünü Osmanlı askerinden bir lahza ayırmadan o noktada kaldı.
Tüm İçerikler