Sultan II. Bayezid devrinde gittikçe kuvvetlenen Osmanlı denizcileri Avrupa’yı endişe lendiriyordu. 1499 baharında, Papa’nın teşviki ile toplanan haçlı donanması, Osmanlı donan masını Akdeniz’den silmek maksadıyla harekete geçerek İnebahtı’ya doğru yola çıktı. Kapta nıderya Küçük Davud Paşa kumandasındaki Osmanlı donanması da bu sırada orada bulunu yordu. Kemal Reis ve Burak Reis gibi meşhur Osmanlı denizcileri de bu donanmadaydılar.Osmanlı donanması Mora sahillerindeki Modon açıklarından geçerken, daha önce karakol için ileri gitmiş olan işkanpavyenin köpükler saçarak hızla yaklaştığı görüldü. Kaptan-ı Derya baştardesine iki palamar mesafe kalmıştı ki, gür bir ses duyuldu:-İkiyüz parçalık bir Venedik donanması üzerimize gelir baba Reis! -Kafir uzakta mıdır?-Sapienza adası açıklarında karşılaşırız baba Reis!-Pek âlâ! Pek âlâ!Kaptan Paşanın baştardesinde usûl üzere, en seçmelerinden 40 şahbaz okçu bulunur du ki, bunlardan biri de Tozkoparan lakabı ile anılan İskender adındaki yiğitti. Tozkoparan ve diğer kemankeş yiğitler, sefere çıkarken Paşa gemisine binerler, öğün yemeklerini Paşa ile birlikte yerlerdi. Çok iltifat gören bu seçme yiğitlerin vazifesi kumanda yerindeki Paşanın etrafını sarmak ve cenk bitinceye kadar ok yağmuru ile düşmanı oraya yaklaştırmamaktı. Paşa böylece serbestçe kumanda verebilirdi. Tehlike anında yine bu yiğitler Paşaya siper olur, kalkan vazifesini görürlerdi. Çok uzağa ok uçurabildikleri için, düşmanın atış menzilin den önce bulut gibi ok yağdırırlardı.Genç İskender, bir atış sırasında yayını öyle germişti ki, yayın toz denilen kısmını koparmış, bunun üzerine ona Tozkoparan lakabı verilmişti.Bir müddet sonra iki donanmanın gemileri karşı karşıya geldiler ve birbirlerine borda ettiler. Şimdi kılıç kılıca cenk başlamıştı. Deniz bile yer yer kızıla dönüyordu. Bir aralık Amiral Antonio Grimani’nin gemileriyle Burak Resi’in teknesine iki yandan rampa ettiler. Osmanlı gemisine bir anda ikibin Venedikli doluverdi. Burak Reis ve leventler ne kadar gayret etseler de sayıca onlardan çok azdılar.Denizlerde nam salmış olan Burak Reis, eriyip gideceklerini, fakat işin bununla bitme yeceğini kestirdi. Osmanlı gemisi düşman eline geçmemeliydi. Tereddütsüz emrini verdi:-Düşman gemilerini yakın! Palamar ve kanca atın! Kaçırmayın! Az sonra üç gemi de tutuşmuştu. Daha sonra Burak Reis, kurtulmak elinde iken bunu yapmayıp, alevler içinde dimdik durarak gemicilerine:-Denize atlayın! Siz kurtulun evlatlarım, diye bağırıyordu.Bu hadise Sultan II. Bayezid Han’a anlatılınca Padişah, Sapienza adasına Burak ada sı ismini verdi. Asırlar boyunca buradan geçen gemiler top atışı ile Burak Reis’i selamladılar.Bir yanda bunlar cereyan ederken, Kaptan Paşa baştardesinde de Osmanlı levendleri destanlar yazıyorlardı. Bir ara her taraf barut ve alev dumanlarıyla kararmış, göz gözü gör mez bir hal almıştı. Bu sırada bir düşman teknesi, baştardeye adeta sürünerek geçti. Bu sıra da düşman gemisinden, her tarafı zırhlara bürünmüş, dev cüsseli bir şövalye, Kaptanpaşa baştardesinin kıç kasarasına atladı. Bir anda, eilndeki uzun kılıcıyla levendlerden beş tanesini yere devirdi. Sonra birden kıçtaki sancağı gönderiyle birikte sökerek kucakladı ve kendini denize atıverdi.Bu ölümden beter bir şeydi. Paşa gemisi sancaksız olur muydu? O anda İskender, ya yını alıp, palasını sıyırdığı gibi kafirin peşinden suya atladı. Düşman şövalyesi, zırhını çıkarıp sancakla birlikte suya gömmek istiyordu. Fakat hiçbir şey yapmaya vakit bulamadı. Tam suya düştüğü anda yetişen İskender, şimşek misali öyle bir pala savurdu ki, kara kafirin zırhlı eli ile beraber başını da uçuruverdi. Sonra hem sancağı hem de kesik başı alarak gemisine tır mandı. Kesik başı sancağın alemine geçirdi. Bütün bunlar bir dakika içinde olup bitivermişti. Kaptan Paşa ise öte yanda, ateş ve dumandan ne olduğunu göremiyor, sadece:-Sancak gitti, gayri bana yaşamak haramdır, diye ağlıyordu.Tam o sırada Tozkoparan İskender yanı başında belirdi ve:-Paşa Baba, başını kaldır da bak, derken, tepesinde kelle takılı sancak gönderini yerine taktı. Paşa koşarak İskender’in yanına geldi ve gözyaşlarıyla onu bağrına bastı. Çok geçme den de düşman gemisinden arta kalanlar, alabanda ederek son hızla kaçtılar.Tozkoparan’ın üstadı Şeyh Hamdullah’dı. Meşhur okçu Bursa’lı Şücâ’dan da ders almıştı. Hicri 957 senesinde İstanbul’da yapılan bir müsabakada 826 metre mesafedeki bir hedefi vurarak birinci olmuştu. Bu kadar mesafedeki bir hedefi vurabilen bir okçu, daha son ra dünyada duyulmadı. Kışladaki yatağı, yerden bir adam boyu yükseklikteki bir ranza idi. Yatacağı zaman ranzanın önüne gelir, hiçbir yere tutunmadan bir sıçrayışta yatağına girerdi.