Nihayet Ebu Talip ve sair akrabalar,
Hazırlıkları yapıp, yola revan oldular.
Hazret-i Hatice’nin daveti üzerine,
Gittiler hep birlikte onun dünürlüğüne.
Hazret-i Hatice de, hanesinin içini,
Donatıp, çağırdı hep cümle hizmetçisini.
Bu muazzam nimetin şükranesi olarak,
Bütün ziynetlerini, onlara etti infak.
Ve yine o Server'in şeref ve hürmetine,
Kavuşturdu onları tek tek hürriyetine.
Az sonra Ebu Talip ve yanında dünürler,
Hazret-i Hatice'nin hanesine geldiler.
Evvela Ebu Talip izinle girdi söze.
Dedi ki: (Ey cemaat, hamd olsun Rabbimize.
Ki, bizi evladından kıldı Halilullahın.
Ve yine muhafızı eyledi Beytullah'ın.
Malumunuz, benim bir yeğenim vardır ki hem,
Onun faziletine, şahittir cümle âlem.
Kureyş'te en şerefli, en üstün kimse Odur.
Onun faziletleri, sizce dahi malumdur.
Gerçi malı, parası, az'sa da bu aralar,
Lakin böyle şeylere, olunmaz hiç itibar.
Bu mübarek yeğenim, Allah'ın emri ile,
Kızınız Hatice’yi istiyor helalliğe.
Bilin ki, Onun şanı yüksek olsa gerektir.
Şimdi istediğiniz mehir miktarı nedir?)
Ebu Talib’ten sonra, Varaka bin Nevfel de,
Onu tasdik edici konuşma yaptı hem de.
Sonra da Hatice’nin amcası Amr bin Esed,
Söz alıp arzetti ki: (Kabul ettik biz elbet.
Yeğenim Hatice bint Hüveylid'i, ben dahi,
Verdim hem Muhammed bin Abdullah'a Vallahi.)
Mehir, bir rivayette (yirmi deve) idi hem.
Bir rivayette ise, gümüştü beşyüz dirhem.
O gün Peygamberimiz ve hazret-i Hatice,
Nikahları kıyılıp, evlendiler böylece.
Ve o gün, Ebu Talip deve kesip bir adet,
Düğün için, herkese verdi büyük ziyafet.
Hatice validemiz bütün mal-ü mülkünü,
Hemen Resulullah'a hibe etti o günü.
Ve dedi ki: (Bu mallar, benim değil, hep senin.
Çekme maişet için minnetini kimsenin.
Bu günden itibaren, ben de sana muhtacım.
Sensin benim herşeyim, sensin benim baş tacım.)
Resulullah, onunla evlendi böylece ilk.
Ve tam yirmibeş sene sürmüştü bu evlilik.
Hatice validemiz, hem oldukça hayatta,
Başka bir kadın ile hiç evlenmedi hatta.