Hicretin onbirinci yılının sonlarında,
Cibril aleyhisselam geldi Resulullaha.
Kur'anı, baştan sona etti Ona kıraat.
Bir değil, iki defa okudu o gün fakat.
Önceki senelerde geldiğinde Cebrail,
Bir defa okuyordu halbuki iki değil.
Cibril-i emin ile, Resule cenab-ı Hak,
O gün Nasr suresini gönderdi son olarak.
Rabbimiz, bu âyette buyurdu ki mealen:
(Sana zafer ve yardım geldiğinden Rabbinden,
Görürsün ki, insanlar, Allahü teâlânın,
Dini olan islama girerler akın akın.)
Peygamber Efendimiz, hazret-i Cebrail’den,
Bu âyeti dinleyip, buyurdular ki hemen:
(Ya Cebrail, şu anda öyle ki benim zannım,
Yaklaştı bu dünyaya artık veda zamanım.)
Cibril aleyhisselam cevaben bu sözüne,
Bir âyet-i kerime okudu kendisine.
Rabbimiz bu âyette şöyle buyurmaktadır:
(Ahiret, senin için dünyadan hayırlıdır.)
Peygamber Efendimiz, Medine’de bulunan,
Sahabeyi, mescide davet etti o zaman.
Bir hutbe okudu ki, onu dinleyenlerin,
Ağlayıp, gözlerinden yaş aktı her birinin.
Buyurdu: (Ey insanlar, sizin Peygamberiniz,
Olarak, beni nasıl buldunuz, söyleyiniz.)
Cümle Eshab-ı kiram dedi: (Cenab-ı Allah,
Bol bol hayırlar versin sana ya Resulallah!
Çünkü sen, bizim için şefkatli baba idin.
Ve yine yol gösteren bir ağabey gibiydin.
Allahü teâlânın sana lütfeylediği,
Peygamberliğin ile bu şerefli tebliği,
Hakkı ile yerine getirdin hiç şüphesiz.
Ve bize, bu tebliği tam yaptın, biz şahidiz.
Güzel nasihatinle, bizi, Allah yoluna,
İslama davet ettin, şahidiz bizler buna.
Allahü teâlâ da, bu yaptığına senin,
En iyi karşılıklar sana ihsan eylesin.)
Sonra da hitab edip sevgili Eshabına,
Buyurdu: (Ey müminler, şimdi Allah aşkına,
Kimin bende bir hakkı var ise, gelip alsın.
Bu dünyada alsın ki, ahirete kalmasın.)
Resulullah, ikinci ve üçüncü defalar,
Bu daveti, üç defa yine tekrarladılar.
O sırada birisi, ayağa kalktı hemen.
Hazret-i Ukaşe’ydi bu kişi Sahabeden.
Çok yaşlı, pir-i fani idi ki hem de bu zat,
Peygamber-i zişanın yanına vardı bizzat.