Bunlar, Resulullah’a sıkıntı verirdi hep.
Hatta Resulullah’ın hanesi, o demlerde,
Bunların evlerinin arasındaydı hem de.
Bunlar fırsat buldukça, eziyet yaparlardı.
Kapısının önüne işkembe atarlardı.
Amcası Ebu Leheb, bununla yetinmeyip,
Ona taş atıyordu, komşu eve gizlenip.
Karısı Ümmü Cemil, kalmazdı ondan geri.
O da, öte beriden toplayıp dikenleri,
Geçeceği yollara dökerdi onları hep.
Ki, Allah’ın Resul'ü incinsin bundan sebep.
Bir gün de Ebu Leheb, pislik getirip yine,
Dökecekti Resul’ün kapısının önüne.
Lakin Hazret-i Hamza, görüp aldı elinden.
Getirdiği pisliği, başına döktü birden.
İşte Ebu Leheb’le, karısı Ümmü Cemil,
Böyle yaptıklarından oldular hor ve zelil.
Zira Tebbet suresi inince haklarında,
Daha da kudurdular bu düşmanlıklarında.
Karısı, işitince bu vahy’in indiğini,
Aramaya başladı Allah’ın Habibi’ni.
Kâbe’de olduğunu birisinden duyarak,
Yürüdü o tarafa, hiddetten kudurarak.
Sonra, yerden eline alarak koca bir taş,
Resul'ün arkasından yürüdü yavaş yavaş.
Hazret-i Ebu Bekir, Resul'ün huzurunda,
Bulunup, sohbetini dinliyordu o anda.
Bir ara, fark etti ki hazret-i Ebu Bekir,
Ümmü Cemil, elinde taş ile gelmektedir.
Heyecana kapılıp, dedi: (Ya Resulallah!
Bu size, bir fenalık yapabilir mazallah.
Hemen çekilseniz de bir köşeye siz yine,
Korkarım ki, bir zarar verecek hazretine.)
Ve lakin Resulullah gizlemedi kendini.
Buyurdu: (Ya Eba Bekr, göremez hiç o beni.)
Kadın gelip dedi ki hazret-i Ebu Bekr’e:
(Az önce görüyordum, kayboldu birden bire.)
Öfkeden kudurarak, dedi: (Ya Eba Bekir!
Çabuk söyle, ne oldu, arkadaşın nerdedir?
Duydum ki hicv eylemiş o kocamı ve beni.
O şairse, biz dahi şairleriz, ne yani.
Onun nübüvvetini, biz kabul etmiyoruz.
Getirdiği dini de, asla istemiyoruz.
Yemin ediyorum ki, görseydim Onu şayet,
Şu taşı, kafasına vuracaktım ben elbet.)
Ona dönüp, dedi ki hazret-i Ebu Bekir:
(O, şair değildir ve seni hicv etmemiştir.)
Bir şey yapamamanın ateşiyle yanarak,
Çekilip gitti sonra, oradan ayrılarak.
Hazret-i Ebu Bekir, arz etti ki Resul'e:
(Nasıl oldu, o kadın görmedi sizi böyle?)
Buyurdu: (O kör oldu, yalnız benim hakkımda.
Artık beni göremez, olsa da yakınımda.)