Bir nida edilir ki: (Ehl-i bela nerdedir?)
Onlar, mahşer içinden huzura getirilir.
Ve sual edilir ki: (Allah’a ibadetten,
Sizleri, hangi nesne, hangi şey eyledi men?)
Onlar dahi cevaben derler ki: (Hak teâlâ,
Dünyada çok vermişti bizlere dert ve bela.
Mübtela olduğumuz o bela ve dertlerden,
Mahrum olduk doğrusu Allah’a ibadetten.)
Denilir ki: (Sizlere çok bela geldi, evet.
Hazret-i Eyüb’e de gelmişti çok musibet.
Şimdi, bu ikisini edin de mukayese,
Söyleyin doğrusunu hangisi fazla ise.)
Başları, önlerine düşerek onlar hemen,
İtiraf ederler ki: (Çok idi ona gelen.)
Denir ki: (Olmadı da o dertler ona mani,
Sizi mi ibadetten alıkoydu o yani?)
Sonra da bir münadi çıkar ve nida eder.
Ve der ki: (Nerededir, gençler ile köleler?)
Ehl-i mahşer içinden, onlar dahi seçilir.
Huzur-u ilahiye topluca getirilir.
Ne mani olmuş idi sizlere böyle hepten?)
Derler ki: (Allah bize vermişti bir güzellik.
Gençlik ve güzelliğe aldanıp gaflet ettik.)
Sonra da, kölelere sorulur aynı sual.
Onlar dahi cevaben söylerler aynı minval.
Derler ki: (Biz dünyada hür değil, köle idik.
Beylere kulluk edip, ibadet edemedik.)
Denilir ki: (Sizler mi cemalde güzeldiniz,
Yoksa Yusüf Nebi mi, doğruyu söyleyiniz?)
Bu sual karşısında, mahcup olup bu defa,
Derler ki: (O, elbette güzeldi bizden daha.)
O zaman denilir ki: (Güzelliği Yusüf’ün,
Onu, ibadetinden ayırmadı hiçbir gün.
O dahi sizler gibi bulundu kul emrinde.
Lakin kusur etmedi bir gün ibadetinde.
Onu men etmedi de bu şeyler ibadetten,
Sizi mi men eyledi, mahrumluk oldu hepten?)
Sonra, ehl-i mahşere bir nida daha gelir.
Denir ki: (Gafil olan fakirler nerededir?)
Onlar dahi gelince, sorulur şöyle hemen:
(Size, ne mani oldu Allah’a ibadetten?)
Derler ki: (Biz dünyada fakir idik begayet.
Bundan gaflete düşüp, yapamadık ibadet.)
Onlara da denir ki: (Siz mi çok fakirdiniz,
Yoksa İsa Nebi mi, doğruyu söyleyiniz?)
Onlar, çok mahcup olur ve derler ki cevaben:
(O, bizden daha fazla fakirdi hakikaten.)
Denilir ki: (O, sizden fakir iken çok daha,
Yine de ibadeti aksatmadı Allah’a.
Fakirlik, ona mani olmadı da taate,
Size mi mani oldu, düştünüz bu gaflete?)
Her kim de, bu dört şeyden ederse eğer gaflet,
Bunların sahibini düşünüp, alsın ibret.