Seyyid Fehim Arvasi, büyük âlim ve veli.
Sohbeti, herkes için olurdu faideli.
O bir gün buyurdu ki: (Biz çok seviniyoruz.
İslam âlimlerini zira çok seviyoruz.
Eğer bu büyükleri tanımasa idik biz,
Dünya ve ahirette, harab idi halimiz.
Büyükleri tanımak, en büyük bir rütbedir.
Bu rütbe, her makam ve mevkiin üstündedir.
Bu rütbenin önüne, eğer mesleğinizi,
Alacak olursanız, bu, zelil eder sizi.
Eğer sen tabip isen, tek tabip sen değilsin.
Onbinlerce tabipten, ancak bir tanesisin.
Ama sen, bundan evvel, ehl-i sünnet üzere,
Doğru iman sahibi müslümansın bir kere.
Sonra da bir Veli’yi, bir Allah dostunu, sen,
Tanıyıp seviyorsun, şeref budur esasen.
Bu şerefin yanında, diğer makam ve mevki,
Gibi şeyler, kıymetten mahrumdur elbetteki.
Vardı Sahabeden de, meslek ehli kişiler.
Lakin bahis konusu olmazdı öyle işler.
Onlarda, tek ve ortak bir hususiyet vardı.
O da, Resulullahın Sahabesi olmaktı.
Zira hazret-i Ömer, buyurur ki bu babta:
(Bizler bulduk şerefi, asıl Eshap olmakta.
Eğer Eshap olmanın üstünde, başka şeref,
Ararsanız, çok zelil olursunuz malesef.)
Çünkü Eshaptan olmak, zirvede bir noktadır.
Daha çıkmak isteyen, aşağı yuvarlanır.
Bizler, Resulullahı görmedikse de, fakat,
Onun varislerini tanıdık, bu hakikat.
O gün, Resulullahın kalbinden çıkan nurlar,
Her an, bu büyüklerin kalbinden yayılırlar.
Hem de hiç azalmadan, bir değişme olmadan,
Dünyanın her yerine yayılıyor durmadan.
Böyle büyük veliler, her devirde bulunmaz.
Uzun seneler sonra bulunurlar gayet az.
Böyle büyük zatları, sevmek ve tâbi olmak,
Kolay ele geçmeyen bir nimettir muhakkak.
Yapılacak bir tek iş, ona teslim olmaktır.
Yani kendine değil, o büyüğe uymaktır.
Bir Allah adamını seviyorsa bir insan,
Ona bahşedilmiştir, büyük nimet ve ihsan.
Dünyada, bundan büyük bir nimet yoktur daha.
Bu nimete kavuşan, şükreylesin Allah'a.
Şükür, yalnız dil ile getirilmez yerine.
Uymakla ifa olur Allah'ın her emrine.
Yani islamiyet’e sarılırsa bir insan,
Nimetlerin şükrünü, yapmış olur o zaman.
Her iyilik ve hayır, islamın içindedir.
Ona uyan, şükrünü eda etmiş demektir.