Uhud günü, bir ara karışmıştı ortalık.
Müminler zor durumda kalmıştı o aralık.
Resul'ün etrafını, otuz kadar sahabi,
Çevirdiler anında, geçilmez duvar gibi.
Bu sebeple müşrikler, bir hayli uğraştılar.
Yine Resulullaha hiç yaklaşamadılar.
Mecburen ok atmaya başladılar o ara.
Mukabele ederdi müminler de onlara.
Sa’d bin ebi Vakkas hazretleri de o gün,
Düşmana ok atardı emri ile Resul'ün.
Mücahid gazilerden yine Hazret-i Talha,
Siper etti kendini o gün Resulullaha.
O Server'in önüne, gererek vücudünü,
Korudu her hücumdan Allah’ın Resulü'nü.
Ayrıca, ok atarak isabetli olarak,
Korkuturdu küffarı kavi nara atarak.
O Server buyurdu ki: (Bağırsa Ebu Talha,
Kâfirlere tesiri, yüz erden çoktur daha.)
Onun dahi her oku, ediyordu isabet.
Zira ok fırlatmakta mahirdi o da gayet.
Attığı her bir oku, merak edip o Server,
Öğrenmek istiyordu neticeyi her sefer.
Başını kaldırıp da, bakmak arzu edince,
Korkuya kapılırdı Ebu Talha bir nice.
Derdi ki: (Anam, babam ve ben sana fedayız.
Mübarek başınızı kaldırıp bakmayınız.
Size bir düşman oku değer ise mazallah,
Bu, bütün cihan için felaket olur Vallah.
Biz, bedenlerimizle sana birer kalkanız.
Feda olsun yoluna bir değil, bin canımız.
Düşman bizi geçmeden, sana yakın gelemez.
Bizi öldürmedikçe, seni hiç öldüremez.
Hepimiz teker teker can veririz de, yine,
Seni teslim etmeyiz asla düşman eline.)
Enes bin Malik der ki: Eshaptan Ebu Talha,
Ziyarete gelmişti bir gün Resulullaha.
Görünce o Server’in sevinçli olduğunu,
(Sebebi nedir?) diye, Resulden sordu bunu.
Cevaben buyurdu ki: (Nasıl sevinmeyeyim,
Biraz önce Cebrail yanıma geldi benim.
Dedi: Kim sana her gün, okursa bir salevat,
Allah da, on salevat gönderir ona bizzat.
Yine o müslümanın, siler on günahını.
Ve on ecir vererek, arttırır sevabını.)
Allah, Musa Nebi'ye buyurmuştur ki hem de:
(Salevat söyle her gün Habibim Muhammed’e.
Beni İsraile de söyle ki, Ona eğer,
İman etmezler ise, Cehenneme girerler.)