Hazret-i Mevlana’nın çoktu kerametleri.
Yetişirdi herkese yardım ve himmetleri.
Bir gün Sultan Rükneddin, otururken evinde,
Hazret-i Mevlana’yı gördü birden önünde.
Buyurdu ki: (Ey Sultan, durmayın, şimdi hemen.
Kalkıp acele ile, çıkıp gidin bu evden.)
Sultan Rükneddin ile, hanım ve çocukları,
Bu ikazla, acele koşuştular dışarı.
Onlar çıkmışlardı ki dışarıya acilen,
Büyük bir gürültüyle ev yıkıldı aniden.
Gecikmiş olsalardı bir kaç saniye bile,
Helak olacaklardı tamamen o aile.
O gün Sultan Rükneddin, buna şükür olarak,
Bir kesenin içine (bin altın) doldurarak,
Mevlana’ya gönderip, dedi ki: (Medresede,
Okuyan talebenin dağıtın hepsine de.)
Bir gün de, Aksaray’da bulunan bazı bey’ler,
Rükneddin’i, oraya gelip davet ettiler.
Mevlana (Gitme!) dedi, o gitmedi nihayet.
Bey’ler, ikinci defa ettiler yine davet.
İkincide, sormadan gittiyse de oraya,
Orada öldürülüp, dönemedi Konya’ya.
Bir gün de, bir kimseyi alaraktan yanına,
Gittiler Hüsameddin Çelebi’nin bağına.
Hüsameddin Çelebi, en çok emek verdiği,
Bir talebesi olup, severdi gayet iyi.
Hüsameddin Çelebi, karşılayıp onları,
Getirdi önlerine türlü bağ meyvaları.
O bağın yakınında var idi ki bir dergah,
Mevlana ona bakıp, buyurdu şöyle nagah:
(Gönlümden geçiyor ki, şu medrese faraza.
Bizim Hüsameddin’e ait bir makam olsa.)
Hüsameddin Çelebi, dedi ki: (Ey üstadım!
Başkasının yerinde, yok istek ve muradım.)
Mevlana buyurdu ki Hüsameddine tekrar:
(Ama benim gönlümde, bu istek ve arzu var.)
Böylece sohbet edip, akşam oldu nihayet.
Mevlana hazretleri, evine etti avdet.
Bir haber duyuldu ki o günün sabahında:
Filan şeyh vefat etmiş, bu gece dergahında.
Ve o gün, bir emirle, Çelebi Hüsameddin,
O dergaha müderris olarak oldu tayin.
Bir Allah Adamının temiz kalbi, her neyi,
İsterse, Hak teâlâ yaratır o nesneyi.
Çünkü onlar, Allah’ın çok nazlı kullarıdır.
Kalplerinden geçeni, onlar için yaratır.
Böyle büyük bir zatın, kim girerse gönlüne,
Saadetin yolları serilir hep önüne.