Günahta ısrar etmek, iki sebepledir ki,
Dinin haberlerine inanmamaktır ilki.
İkinci sebep ise, nefsi çok kuvvetlidir.
Günahın lezzetinden vazgeçememektedir.
Lakin nefis, güçlü bir düşmanıdır insanın.
Gayesi, sahibini yakmaktır çünkü yarın.
Resulullah buyurdu: Ateşi, cenab-ı Hak,
Yaratınca, Cibril’e emretti ki: (Ona bak!)
Cehenneme bakınca Cibril-i emin dahi,
Dehşet ve şiddetinden dedi ki: (Ya ilahi!
Bunu, bu hali ile insanlar bilse eğer,
Bu şiddetli azaba, asla girmez kimseler.)
Bu sefer etrafında şehvetler eyledi halk.
Ve Cibril-i emine buyurdu: (Bir daha bak!)
Baktığında gördü ki, nefse tatlı, hoş gelen,
Ne varsa, Cehennemin etrafında tamamen.
Dedi ki: (Bu kadar çok olunca lezzet ve haz,
Cehenneme girmeyen, bir kişi bile kalmaz.)
Daha sonra Cenneti yarattı cenab-ı Hak.
Ve Cibril-i emine buyurdu: (Buna da bak!)
Cennet nimetlerini görünce etti ki arz:
(Bu Cennete girmeyen, bir kişi bile olmaz.)
Onun da etrafında bu sefer cenab-ı Hak,
Çeşitli sıkıntılar, mihnetler eyledi halk.
Sonra da buyurdu ki: (Bir daha eyle nazar!)
Baktı ki, orada hep her dert ve sıkıntılar.
Dedi ki: (Bu kadar çok sıkıntı, dert ve bela,
Olunca, buna giden bir kimse olmaz asla.)
Günahlara ısrarda, ikinci mühim sebep,
Tövbe ve istiğfarı sonraya bırakır hep.
Der ki: (Şu da olsun da, sonra tövbe ederim.)
Böylelikle tövbeyi, tehir eder her daim.
Çünkü o, uzak görür ölüm'ü kendisine.
Halbuki çok yakındır ölüm ona aksine.
Ölüm'ü, göz önüne her an getirmelidir.
Çünkü hiç belli olmaz, belki de şimdi gelir.
Hayır! diyemiyorsa nefsinin şehvetine,
Nasıl dayanacaktır Cehennem ateşine?
Doktor, yasak edince çok sevdiği bir şeyi,
Sıhhatini düşünüp, terk eder o nesneyi.
Lakin buyuruyor ki Kur'anda cenab-ı Hak:
(Günah işleyenleri, yakacağım muhakkak.)
Allah’ın kelamına, bir doktor sözü kadar,
Ehemmiyet vermeyip, işleniyor günahlar.
(Yarın tövbe ederim) diyene, demeli ki:
(Yarına çıkmak için, senedin var mı peki?)
Resulullah buyurdu: (Cehennemdekilerin,
Çoğu, tehir yüzünden feryad eder pek hazin.)
Bunlar şuna benzer ki, bir kimseye, faraza,
(Şu ağacı kes!) diye, bir emir veren olsa,
Der ki: (Onu kesmeye, şimdi yoktur kuvvetim.
Dursun da, öbür sene daha kolay keserim.)
Lakin öbür seneye, kök salar daha fazla.
Daha da kavi olup, kesemez onu asla.
(Allah affeder) diye düşünürse biri de,
Denir ki: (Hak teâlâ affetmeyebilir de.)
İman, ibadetlerle kuvvet bulmazsa eğer,
Susuz ağaç misali, bir gün kurur ve biter.