Kırk yaşındayken bir gün, Hira mağarasında,
Allah'ın Sevgilisi, bir gece yarısında,
Ramazan-ı şerifin onyedinci gecesi,
İşitti kendisine hitab eden bir sesi.
Başını kaldırıp da baktığında etrafa,
(Ya Muhammed!) sesini, duydu yine bir daha.
Ve her yeri kaplayan bir (Nur) gördü aniden.
Arkasından Cebrail görünüverdi hemen.
Onu üç defa sıkıp, sonunda bırakarak,
İşte şu âyetleri okudu ilk olarak:
(Oku Allah adıyla, ki Odur tek Yaratan.
O, halk etti insanı, pıhtılaşmış bir kandan.
Hak teâlâ, çok kerem ve ihsan sahibidir.
O, bilmediklerini kalem ile öğretir.)
Okudu Resul dahi, bunları Cebrail'le.
Cihanı aydınlatan Nur doğdu böylelikle.
Sonra bir ürperti ve korku ile, bu sefer,
Aşağıya inmeye başladı Hayr-ül beşer.
Dağın tam ortasına gelmişti ki, bu defa,
Cebrail’in sesini duydu yine bir daha.
Ona nida etti ki Cibril aleyhisselam:
Ya Muhammed, Rabbimiz ediyor sana selam.
Ve sana buyurur ki: (Sen benim, ins ve cinne,
Resulümsün, davet et halkı islam dinine.)
Gördüğü bu şeylerden ürpermişti begayet.
Ve bu korku içinde, eve geldi nihayet.
Girip, (Beni örtünüz, beni örtünüz!) dedi.
Rahatlayana kadar, istirahat eyledi.
Anlattı sonra bunu hazret-i Hatice'ye.
Buyurdu ki: (Kapıldım korku ve endişeye.
Şundan ki, Mekke halkı vakıf olunca buna,
Dil uzatıp kötüler ve mecnun derler bana.)
Hatice validemiz, dedi: (Allah korusun.
Sen, elbet bu ümmetin Peygamberi olursun.
Zira ihsan edersin yolcuya, misafire.
Çok merhamet edersin, muhtaç ile fakire.)
Varaka bin Nevfel’e gittiler sonra hemen.
Varaka, o Server’i dinleyince tamamen,
Dedi ki: (Ya Muhammed, müjdeler olsun sana.
Kavuşmuşsun Allah'ın büyük bir ihsanına.
Yemin ediyorum ki, sen, hazret-i İsa’nın,
Müjdelemiş olduğu Peygambersin bi hakkın.
Sana görünen melek, Cibril’dir ki o gece,
O, hazret-i Musa’ya gelmişti senden önce.
Keşke genç olsaydım da, hicrete yetişseydim.
Ve kâfirlere karşı, sana hizmet etseydim.)
Sonra Resulullah'ın elini öpüp bizzat,
Fazla zaman geçmeden, eyledi Hakk’a vuslat.