Ubade bin Samit’den edilir ki rivayet:
Kim Kur'an-ı kerim’i ederse çok tilavet,
Vakta ki o müslüman, gelse ölüm haline,
Kur'an dahi, acilen gelir onun yanına.
Ne zaman ki o mevta, yıkanıp kefenlenir,
Kur’an-ı kerim dahi, hep o kimse iledir.
Vakta ki tekfin bitip, giderken kabristana,
Gelip girer, göğsüyle kefeni arasına.
Kabre konulduğunda, az sonra Münker-Nekir,
Adında iki melek, o kabre geliverir.
Kabir suallerini sorarken o mevtaya,
Kur'an çıkıp yerinden, gelip girer araya.
Melekler ona der ki: (Sen çık ki aramızdan,
Biz sual soracağız bu kimseye bu zaman.)
Meleklere cevaben Kur'an-ı kerim dahi,
Der ki: (Ben, bu kimseden ayrılamam Vallahi.
Çünkü çok okuyordu, o beni hayatında.
Ben de, garip bırakmam onu garip anında.)
Bir gün de, çadır kurdu eshaptan bir tanesi.
Sonra duydu o yerde, okunan Kur'an sesi.
Bir kabir yeri imiş o çadır kurduğu yer.
Tebareke suresi okurmuş ölü meğer.
Gelip, Resulullaha arz etti hadiseyi.
Dedi: (Duydum, o mevta, okurdu bu sureyi.)
Buyurdu: (Tebareke suresini okuyan,
Korunur öldüğünde, o kabir azabından.)
Hak teâlâ, lütfedip, bazı salih kullara,
Şefaat izni verir hem-civar mevtalara.
Fasıklardan birisi, etmişti bir gün vefat.
Rüyada gördü onu, hal ehli iyi bir zat.
Azaplar içindeydi, hüzün çöktü kalbine.
Aradan zaman geçti, rüyada gördü yine.
Baktı ki hali iyi, sevinip buna derhal,
(Hikmeti nedir?) diye eyledi ondan sual.
O dedi: (Yanımıza geldi bir mübarek zat.
O gelince, azaptan kurtulup oldum rahat.)
Ölüler, kabirlerde görür ve işitirler.
Ziyaret edenleri görür, tanır, bilirler.
Zira Peygamberimiz buyurdular ki yine:
(Bir kimse vefat edip, konulunca kabrine,
Defin işi bitip de dağılırken insanlar,
Halkın ayak sesini, kabrinden o da duyar.)
Bedir’de öldürülen yetmiş kadar kâfirin,
Hepsini, bir çukura doldurdu eshap o gün.
Bundan birkaç gün sonra, Allah’ın Sevgilisi,
O çukurun başına gelip durdu kendisi.
Her birinin adını söyleyip birer birer,
O çukurdakilere şöyle hitab ettiler:
(Ben, kavuştum Rabbimin vadettiği zafere.
Siz de kavuştunuz mu azap ve elemlere?)
Sordu hazret-i Ömer: (Ey Hakkın Peygamberi!
Çürümüş leşlere mi söylersin bu sözleri?)
Buyurdu ki: (Ya Ömer, yemin ederim ki, siz,
Beni, onlardan fazla duyucu değilsiniz.)