Medine şehrindeki yedi büyük âlimin,
Biri ve büyüğüdür hem dahi tabiinin.
Ebu Bekr-i Sıddık’ın torunudur ki bu zat,
Ondan yayılıyordu her ilim ve füyuzat.
Ne zaman ki babası vefat etti şehiden,
Yetim kaldı o vakit, hem yaşı küçük iken.
Ve yanında büyüdü hazret-i Aişe’nin.
Halası oluyordu zira o, bu kimsenin.
Sahabe-i kiramdan yetişip bir çoğuna,
İslam ilimlerine, oldu vakıf, aşina.
Tasavvuf ilminde de mütehassıs idi tam.
Resulün saçtığı nur, onunla etti devam.
Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık’tır ki dedesi,
Onda toplanmış idi marifetlerin hepsi.
Yani Resulullahın mübarek kalplerinden,
Çıkan nurlar, hep ona akmış idi kâmilen.
Hem de, Resulullahın, Peygamberliğe ait,
Görevlerinden biri, şu idi ki o vakit,
Kur'an-ı kerimdeki manevi ilimleri,
Hak teâlâya ait çok yüksek bilgileri,
Sahabe-i kiramın istidadına göre,
Akıtmaktı, o nurlu, seçilmiş gönüllere.
İşte, Resulullahın mübarek kalbindeki,
Yüksek marifetlerden var idiyse her ne ki,
Hepsini akıtmıştır Ebu Bekr’in kalbine.
O da verdi Selman-ı Farisi’nin kalbine.
Selman-ı Farisi de, bu nurları alarak,
Kasım bin Muhammed’e aktardı tam olarak.
O da, Resulullahın kalbinden çıkıp akan,
Kalpten kalbe geçerek, kendisinde toplanan,
Bu nur ve feyizleri, olduğu gibi yine,
Akıtmıştır Cafer-i Sadık’ın kalplerine.
Bu nur ve bu feyizler, ta kıyamete kadar,
Seçilmiş olanların kalbinden böyle akar.
Böyle yüksek bir âlim idi ki, buna rağmen,
Yine de tevazuyu bırakmazdı elinden.
Dinin her ahkamını, gayet iyi bilse de,
Konuşmaya korkardı bir dini meselede.
Ona, dini mesele sorulsa idi eğer,
(Pek iyi bilmiyorum) der idi çoğu sefer.
Bu zat buyuruyor ki: (Sahabe-i kiramdan,
Bir kimsenin gözleri, a’ma oldu bir zaman.
Ziyarete gittiler onu teselli için.
O zat, şöyle diyordu hiç de üzülmeksizin:
(Ben, Peygamberimizi görmek için sadece,
Gözümün görmesini isterdim daha önce.
Lakin bulunmayınca bu dünyada O artık,
Ne kıymeti vardır ki, gözlerim olmuş açık.
Göremedikten sonra Sevgili Peygamberi,
Arzu etmem, gözlerim, görsün başka şeyleri.
Ve hatta Tübale’nin ceylanlarında olan,
Güzel gözleri bile, istemem Vallah şu an.
Yani a’ma gözlerim, açılsa şu an dahi,
Bu sebep iledir ki sevinemem Vallahi.)