Hindistan velîlerinden, Hanefî mezhebi fıkıh âlimi. İsmi, Abdülhakîm bin Şemseddîn el-Hindî es-Siyalkûtî'dir. Doğum târihi bilinmemektedir. 1657 (H.1067) senesi Rabî'ül-evvel ayının on ikinci günü, Hindistan'ın Siyalkût şehrinde vefât etti.
Abdülhakîm-i Siyalkûtî, Hindistan'ın büyük âlimlerinden olup bütün ilimlerde imâm idi. İmâm-ı Rabbânî hazretleri ile Mevlânâ Kemâleddîn-i Kişmîrî'nin derslerinde bulundu. Fıkıh, kelâm ve daha birçok naklî ilimlerde yüksek derecelere kavuştu. Beldesinin din ilimlerinde müşkili olanların tercümanı oldu. İnsanları durmadan Hakk'a davet ederdi. İslâm dînini sultanlara, emirlere açıkça tebliğ etmekten hiç çekinmezdi. Hind sultânı Harem Şah Cihân zamânında, âlimlerin reisi oldu. Sultan onun reyi ve fetvâsına başvurmadan hiç bir konuda karar vermezdi. Her ilimde mütehassıs ve zamânın bir tânesiydi. İlim tahsiline gençliğindeki gibi yaşlılığında da devâm etti ve hiç ara vermedi.
Bu zat bir sohbetinde buyurdu: (Ey cemaat!
Hep günah işlemekle geçip gitti bu hayat.
Ölenleri görüp de, hiç ibret almıyoruz.
Pişman olup, gafletten yine uyanmıyoruz.
İstiğfar etmiyoruz bir kusur ve günaha.
Günahlar yığılarak, artıyor her gün daha.
Bu nasıl imandır ve nasıl müslümanlıktır?
Müslümanlık, sadece isimde olmak mıdır?
Uzun yıllar beraber yaşadığı insanlar,
Şimdi, mezarlarında çürüyüp toz oldular.
Hepsi, yerin altında çekilirken hesaba,
Belki de, bir çokları duçar olur azaba.
Hepsi, günahlarına pişmanlık duyuyorlar.
(Keşke işlemeseydik bir günahı) diyorlar.
Bu feci hallerini düşünelim onların.
Zira aynı akıbet, gelecek bize yarın.
Öyleyse şu geçici, birkaç günlük hayatta,
Günahlardan sakınıp, bulunalım taatta.)
Bir gün de buyurdu ki: (Ahireti kazanmak,
Günah işlememekle müyesser olur ancak.
Her sıkıntıya sebep, günahlara girmektir.
Çaresi, pişman olup, istiğfar eylemektir.
Allah, günahkârlara vermez muvaffakıyet.
Her başarı, islama uymakla olur elbet.
Ahireti kazanmak isterse insan eğer,
Vermemeli dünyaya fazla kıymet ve değer.
Dünya demek, Allah’ın sevmediği şeylerdir.
Yani yasak ettiği günah, çirkin işlerdir.
Dünyayı terk etmekle, kazanılır ahiret.
Lakin iki şekilde ele geçer bu devlet.
Birincisi şudur ki, haramlarla beraber,
Bütün mubahları da kullanmaz ve terk eder.
İkinci derecesi, yalnız günah ve haram,
Şeyleri terk etmeye gösterir sırf ihtimam.)
Bir gün de buyurdu ki: (İlim, amel içindir.
Yoksa, zordur mahşerde hesabı o kişinin.
Kuru ilim, insanın, yaramaz bir işine.
Sürükler sahibini Cehennem ateşine.
Kul günah işleyince, duymuyorsa ızdırap,
Aklına gelmiyorsa ölüm, mizan ve hesap,
Öncelerden namaza hazırlık yapmıyorsa,
Kalp kırıp, gıybet edip, iftira atıyorsa,
Ve hele kul hakkından korkmuyorsa bir kişi,
Allame olsa bile, haraptır yarın işi.
Kalbi titremiyorsa her günah işleyişte,
O kalp hasta olmuştur, nişanı budur işte.
Beynine doldurduğu bilgi de, bir vebaldir.
Bu, bir müslüman için gayet kötü bir haldir.)