Vaktiyle iki mümin, bir vaka üzerine,
Sinirlenip, küstüler sonra birbirlerine.
Lakin arkadaşları bu hale üzüldüler.
Hazret-i Mevlana’ya gelip haber verdiler.
Mevlana hazretleri, onları çağırarak,
Buyurdu ki: (Bu yolda, yoktur küsüp darılmak.
Allah, bazı kulları yarattı mütevazi.
Onlar, hep aşağıya akarlar su misali.
Yumuşak huylu olur ve hep alttan alırlar.
Öyle ki, her mahluka şefkatli davranırlar.
Bazı kullarını da, taş ve toprak misali,
Yarattı Hak teâlâ gayet sert tabiatli.
Su, toprağa inerek, mütevazı davranır.
Böylece sert topraklar hayat bulur, canlanır.
Yani su, yere inip toprakla birleşince,
Onda, türlü nebatlar yetişir nice nice.
Su, yere inmeseydi, olmaz idi bu hayat.
Bitmezdi o topraktan böyle bitki ve nebat.
Zira toprak, kalkıp da suya gitmez idi ki,
Yetişsin üzerinde, türlü nebat ve bitki.
Bunun gibi ey insan, kırıldığın bir kimse,
Toprak gibi davranıp, yanına gelmez ise,
Sen, su gibi davranıp, yaklaş o yaranına.
O sana gelmiyorsa, sen git onun yanına.
Zira iki müslüman, birbirine küsseler.
Hangisi ötekine önce giderse eğer,
Cennete, daha önce o girer ahirette.
Ve daha çok sevaba, o kavuşur elbette.
Hakiki bir müslüman şudur ki ey insanlar!
Elinden ve dilinden kimseye gelmez zarar.
Yumuşak bir halıya benzer ki iyi insan,
Üzerinde gezenler, incinmez asla ondan.
O, öyle kimsedir ki, beğenmez kendini hiç.
Lakin onu göreni, kaplar huzur ve sevinç.
Yanına, çekinmeden, rahatça girer herkes.
Zira onlar bilir ki, o, kimseyi incitmez.
Kendisini, herkesten aşağı, kötü bilir.
Aynaya baktığında, kendisinden iğrenir.
Hiçbir icraatını iyi bilmez o zinhar.
İbadet yapsa bile, eder tövbe, istiğfar.
Değil ki bir müminden, uyuz köpekten hatta,
Bile o, kendisini üstün görmez hayatta.
Bir karıncayı bile, incitmekten çekinir.
Bilir ki, hayvan hakkı, kul hakkından çetindir.)
Dargınlar, Mevlana’dan işitince bunları,
O anda birbirine bitti dargınlıkları.
Sevgi ve muhabbetle kalkıp kucaklaştılar.
Barışıp, birbiriyle hemen helallaştılar.