Abdülhakim Arvasi, büyük Allah adamı.
Sohbeti, süpürürdü kalplerden hüznü, gamı.
Bir gün, bir talebesi bu Veli'ye gelerek,
Dedi: (Alamıyorum namazdan manevi zevk.
Tasavvuf hallerim de gittikçe kaybolmakta.
Bana bir tavsiyeniz olacak mı bu babta?)
Buyurdu ki: (Yediğin lokmalara dikkat et.
Yemek adabına da, eyle hem tam riayet.)
Araştırdı talebe yedikleri taamı.
Gördü ki, helal yoldan kazanılmış tamamı.
Gelip arz eyledi ki: (Yediğimiz yemekler,
Helal olup, haramla karışmış değildirler.)
Buyurdu ki: (Evladım, git, az daha araştır.
Muhakkak yaptığınız başka yanlış iş vardır.)
Nihayet öğrendi ki o araştırdığında,
Şüpheli tek bir odun yakılmış ocağında.
Bu günahtan ötürü, etti tövbe istiğfar.
O iyi hallerini kazandı yine tekrar.
Bir talebesi dahi, eyledi ki şöyle arz:
(Nasıl kılabiliriz huşu ile bir namaz?)
Buyurdu ki: (Huzurla yemeli helal taam.
Ve abdest alırken de, huzurlu olmalı tam.
Yine düşünmeli ki namaza durduğunda:
Ben, kimin huzurunda duruyorum şu anda?)
Bir gün de buyurdu ki: (Her işte, samimiyet,
Yani sırf Allah için olmalı halis niyet.
Kalp ile doğru niyet etmedikçe bir kişi,
Asla başlamamalı yapmak için bir işi.
Dünya ve ahirete yaramayan şeylerle,
Vakit geçirmemeli zararlı işle hele.
Önce islamiyet’i, yani ilmihalini,
Öğrenip, ona göre düzeltmeli halini.
Evine, dinsizlerin, yahut mezhepsizlerin,
Yazdığı kitapları, hiç getirmemelisin.
Çünkü o kitapları okuyan, zehirlenir.
Hatta sonsuz olarak azaba sürüklenir.
Dost düşman herkes ile, güler yüz, tatlı dilli,
Geçinip, münakaşa ve kavga etmemeli.
İnsanların özrünü, kabul etmelidir hem.
Kusurları olursa, affetmelidir hemen.
Müslümanlık, sadece namaz, oruç değildir.
Bunlar, her müslümanın kulluk vazifesidir.
Kimseyi üzmemektir bu dinde asıl gaye.
Bunu yapan, kavuşur rıza-i ilahiye.
Âlimlerden birine sordular bir aralık:
(Ne ile belli olur insanda evliyalık?)
Buyurdu ki: (Evliya, hep güler yüzlüdürler.
Huyları iyi olup, özrü kabul ederler.
Münakaşa etmezler ve cömerttirler gayet.
Dinli dinsiz herkese, ederler hep merhamet.)