Bir gün, müslümanlarla frenkler, bir mahalde,
Savaşa tutuşmuştu, bir aylık uzak yerde.
Frenklerin kuvveti, üstündü müminlerden.
Galip geliyorlardı savaşta bu sebepten.
Lakin savaşırlarken o yerde iki ordu,
O anda Ebu Midyen, Fas’ta bulunuyordu.
Birden çıktı dışarı kılıcını çekerek.
Başladı savurmaya, ediyordu sanki cenk.
Sanki düşman askeri var idi de karşıda,
Kelleler düşüyordu, her kılıç sallayışta.
Bir müddet, öyle kılıç sallayıp, sonra durdu.
Dedi: (Elhamdülillah, frenkler mağlub oldu.)
Dediler ki: (Efendim, ne oldu, anlamadık.
Niçin savaşır gibi yaptınız bir aralık?)
Buyurdu: (Filan yerde, bir savaş vardı şu an.
Çok şükür galip geldik, küffar oldu perişan.)
Aradan bir ay geçti, döndüler mücahitler.
Hemen Ebu Midyen’in huzuruna geldiler.
Dediler ki: (Efendim, tam mağlub oluyorduk.
O anda, en ön safta bakınca, sizi bulduk.
Sizin gayretinizle, biz de coştuk o ara.
Allah’ın yardımıyle galip geldik onlara.)
Halbuki bu iki yer arasında, o zaman,
Bir aylık bir mesafe var idi en azından.
Bir gün de, ahbabıyla evde oturuyordu.
Başını öne eğmiş, tefekkür ediyordu.
Bir ara, seslendi ki başını kaldırarak:
(Ben dahi onlardanım, öyledir, doğru elhak!)
Ordakiler, hiçbir şey anlamadılar bundan.
Dediler ki: (Efendim, nedir o doğru olan?)
Buyurdu: Abdülkadir Geylani, şu saatta,
Şöyle buyurdular ki, bir kürsüde Bağdat’ta:
(Benim iki ayağım, bu devirde bulunan,
Evliyanın boynunun üzerindedir el’an.)
Onun bu kelamını duydum da biraz önce,
Doğru söylediğini, tasdik ettim hemence.
O günün tarihini, bir tarafa yazdılar.
Sonra, bunu Bağdat’tan sorup araştırdılar.
Ve tesbit ettiler ki, gerçekten Gavs-ül a’zam,
Aynı gün ve saatte buyurmuş böyle kelam.
Buyurdu: (Kul odur ki, büküktür boynu daim.
Der ki: Bu günahlarla n’olacak benim halim?
Bu düşünce içinde, haya eder Allah’tan.
Allah korkusu ile, kaçınır her günahtan.
Ömür sermayesini, boş geçirmez o asla.
Sarılır ibadete, hizmet eder ihlasla.
İyi amellerini unutur, hatırlamaz.
Lakin günahlarını, bir an bile unutmaz.
Unutur, kendisine yapılan eziyeti.
Ve lakin hiç unutmaz, ölüm ve ahireti.)
Buyurdu: (İnsanlara hizmet de ibadettir.
Yalnızlıkta şöhret var, bu da büyük afettir.
Hak aşığı olan kul, çekilmez bir kenara.
Bütün gayreti ile, hizmet eder kullara.
İnsanlar, güruh güruh ateşe giderken hep,
Onları kurtarmaktan, mühim iş var mı acep?)