Bayezid-i Bistami, çok büyük bir veliydi.
Nefsine göz açtırmaz, hemen ceza verirdi.
Bir gün de, bir kimseler gelip bu evliyaya,
Dediler: (Dua edin, yağmur yağsın buraya.)
O, mübarek başını eğerek, durdu biraz.
Rabbine, yağmur için eyledi dua, niyaz.
Sonra da buyurdu ki: (Evinize gidiniz.
Yağmur oluklarını, kontrol eyleyiniz.)
Bir yağmur başladı ki fazla zaman geçmeden,
İki gün devam etti, hiç fasıla vermeden.
Hazret-i Bistami’nin mübarek kalplerine,
Birden şöyle bir ilham olundu bir gün yine.
Denildi: (Ey Bayezid, hazinemiz lebalep,
Kulların yaptıkları taatlerle dolu hep.
Öyle birşeyler ile gel ki sen bize yarın,
Getirdiğin şeylerden, bizde hiç bulunmasın.)
Hemen Hak teâlâya arz etti ki o dahi:
(Hazinende olmayan, nedir ki ya ilahi?)
Denildi ki: (O şeyler, zavallılık, acizlik,
Her şeye muhtaç olmak, zillet ve çaresizlik.)
Bayezid-i Bistami anlattı ki bir ara:
Götürdüler bir zaman ruhumu semalara.
Gösterdiler ise de Cenneti, Cehennemi,
Hiçbirine bakmayıp, hep düşündüm Rabbimi.
Geçirdiler ruhumu, bir nice makamlardan.
Sidret-ül münteha’ya ilettiler sonradan.
Dedim: (Senin rızana varmak için ilahi!
Ne yapmak lazım gelir, ilham et onu dahi.)
Bana bildirildi ki: (İstersen bunu eğer,
Sevgili Habibime tam tâbi ol, bu yeter.
Onun ayak tozunu, sürme yap gözlerine.
Ve uymaya devam et, Onun sünnetlerine.
Ona mutabaatın olur ise ne miktar,
Bana yakınlığın da, olur senin o kadar.)
İşte bu menkıbeye, veliler arasında,
(Bayezid'in miracı) denilir esasında.
Biri de, bu veliye sordu ki: (Efendim, siz,
Bu yüksek dereceye, ne ile yükseldiniz?)
Cevaben buyurdu ki: Her yerde ve her zaman,
Gördüğünü düşündüm Rabbimin beni her an.
(Her halimi görüyor) diye düşününce hep,
Ondan haya etmeme, bu fikir oldu sebep.
Herhangi bir günahı işlemek isteseydim,
(O görüyor) diyerek, utanıp vazgeçerdim.
İbadet yaparken de, (O görüyor) diyerek,
En güzel bir şekilde yapardım özenerek.
Herhangi iş yaparken, derdim ki hep içimden:
(Acaba Hak teâlâ razı mı bu işimden?)
Çünkü biliyordum ki, görüyor Hak teâlâ.
(O beğenir mi?) diye düşünürdüm evvela.