Velîlerin büyüklerinden ve Ehl-i sünnetin amelde dört hak mezhebinden biri olan Hanbelî mezhebinin imâmı. Künyesi, Ebû Abdullah'tır. 780 (H.164) senesinde Bağdat'ta doğdu. Aslen Basralıdır. Babasının ismi Muhammed bin Hanbel'dir. Dedesi Hanbel bin Helâl, Basra'dan Horasan'a yerleşmiş ve Emevî Devletinde Serahs şehri vâliliği yapmıştır. Babası asker (subay) idi. Ahmed bin Hanbel'in âilesi, annesi ona hâmile iken, Merv'den Bağdat'a göçmüş ve o Bağdât'ta doğmuştur. Soy îtibâriyle, anne ve babası tarafından Arap asıllıdır. Nesebi, İslâmiyetten önce ve sonra Araplar arasında meşhûr bir kabîle olan Şeyban kabîlesine dayanır. Bu kabîle Adnan kabîlesinden gelen Rebîa'nın bir kolu olup, Nizar kabîlesinde Peygamber efendimizin soyu ile birleşir.
İslam âlimlerinden olan bu mübarek zat,
Genç bir talebesine, şöyle etti nasihat:
(Oğlum, gerçi gençliğin varsa da şimdi elde,
Ve lakin ekseriya ani gelir ecel de.
Bu gün fırsat eldedir, bitmemiştir bu ömür.
Sakın gafil olma ki, bir anda insan ölür.
En büyük sermayesi, ömrüdür bir insanın.
Hayal olan şeylerin ardında koşma sakın.
Kıymetli şeye harca bu büyük sermayeyi.
Ve çok iyi tesbit et hedef, yani gayeyi.
Biz, yalnız tek şey için gelmişiz bu dünyaya.
O da, kulluk etmektir Allahü teâlâya.
Faidesiz şeylerden çok sakın ki evladım,
Sana, mahşer gününde, kimseden gelmez yardım.)
Yine bir sohbetinde buyurdu: (Hak teâlâ,
Resulünün yolunda bulundursun evvela.
Çünkü insan, ne kadar yaşasa da, nihayet,
Muhakkak ahirete edecek bir gün avdet.
Enbiya suresinde şöyle buyurmaktadır:
(Her bir canlı, muhakkak ölümü tadacaktır.)
Hadiste buyuruldu: (Her kimin ömrü uzun,
İbadeti de çoksa, ona müjdeler olsun.)
Bir köprüye benzer ki ölüm açık, aşikâr,
Ölüm’le kavuşurlar maşukuna aşıklar.
Bütün Hak aşıkları, ölümü düşünerek,
Teselli bulmaktadır onu hayal ederek.
Ankebut suresinin beşinci âyetinde,
Şöyle buyuruluyor bu mevzu üzerinde:
(Ey Rabbine kavuşmak isteyenler, bilin ki,
Ona kavuşma vakti gelecek elbette ki.)
İbni Hanbel, alırken en son nefeslerini,
(Olmaz! olmaz!) diyerek, kovdu sanki birini.
Oğlu görüp dedi ki: (Ne oldu baba size?
Kime olmaz dediniz, bu, merak verdi bize.)
Buyurdu ki: Evladım, tehlike var şu zaman.
Çok kritik bir anı yaşıyor şimdi baban.
Şeytan geçmiş karşıma, bana der ki: (Ey Ahmet!
Gel sen de hıristiyan dini üzre vefat et.)
Ben, (Olmaz! olmaz!) dedim, o kaçıp etti firar.
Son nefeste, şeytandan çok büyük tehlike var.
En büyük hiylesini, o yapar böyle işte.
Aldananlar, mazallah kalır sonsuz ateşte.)
Şehadeti söyleyip, vefat etti nihayet.
Bağdat halkı işitip, üzüldü buna gayet.
Cenaze namazını kılmak için o zaman,
Geldiler güruh güruh, onbinlerce müslüman.
Yüzbinden fazla idi namazını kılanlar.
Kuşlar, tabut üstünden geldiler kabre kadar.
Gayr-i müslimlerden de gördü bunu çok insan.
Duygulanıp, birçoğu o gün oldu müslüman.