Bir imam var idi ki Ebül Hasen adında,
Hatırı sayılır bir kimseydi zamanında.
İmam-ı Gazali'nin, (İhya-yı ulum)unu,
Bir gün biraz okuyup, beğenmedi pek onu.
Zira kendine göre, yanlış vardı içinde.
Yakmayı tasarladı, bunların hepsini de.
O kitaptan ne kadar varsa o mahallede,
Söyledi ki: (Toplansın cümlesi bir mahalde.)
Aynı gün, hanelerden kitaplar toplanıldı.
Ve bir Cuma gününde, bir mahalde yığıldı.
Ertesi gün, hepsini yakacaklardı ki tam,
O gece yattığında, rüya gördü o imam.
Hem namaz kıldırdığı camiinden içeri,
Girince, gördü birden hazret-i Peygamberi.
Hazret-i Ebu Bekir ve hazret-i Ömer de,
Resul'ün huzurunda otururlardı yerde.
İmam-ı Gazali de ayakta duruyordu.
Ve İhya-yı ulum’u elinde tutuyordu.
Onu, Resulullaha göstererek uzaktan,
Dedi: (Ya Resulallah, davacıyım şu zattan.
Zira yakmak istiyor benim şu kitabımı.
Güya bulmuş içinde, bir kusur ve hatamı.
Siz de tetkik buyurun bu kitabı efendim.
Eğer hata var ise, davamdan vaz geçeyim.
Yoksa, niçin yakacak o benim kitabımı?
O zaman bu adamdan, alın benim hakkımı.)
Resulullah, kitabı, baştan ta sona kadar,
Mütalaa buyurup, sonunda verdi karar.
Buyurdu ki: (Vallahi, bu, çok güzel kitaptır.
Hepsi doğru ve iyi, hata yok tek bir satır.)
Sonra da uzatarak Ebu Bekr ve Ömer’e,
Buyurdu ki: (Siz dahi, tetkik edin bir kere.)
Onlar da inceleyip, o İhya-yı ulum’u,
Ve tasdik ettiler ki: (Doğrudur bil-umumu.)
O zaman Resulullah buyurdu: (Öyle ise,
Soyun şu kimseyi de, kalmasın üst elbise.
İftira edenlere vuruluyorsa nasıl,
Buna dahi vurun ki, cezası budur asıl.)
Bu emir gereğince, hemen Ebül Hasen’i,
Getirip, çıkardılar önce elbisesini.
Resul'ün emri ile, başladılar vurmaya.
Lakin beşincisinde, Sıddık girdi araya.
Dedi: (Ya Resulallah, affedin bu kişiyi.
Zira yanıldığından yapmış idi bu işi.)
İmam-ı Gazali'ye sordu Resul-i zişan.
O dahi arz etti ki: (Affettim ben de şu an.)
Uyandı Ebül Hasen, sabah kan ter içinde.
Ve hemen tövbe etti, bunun neticesinde.