Hasen Müeddeb adlı var idi ki bir kişi,
Ticaret yapmak idi yegane onun işi.
Bu zat, Ebu Said’in gelip memleketine,
Onu çok merak edip, gitti ziyaretine.
Aslında evliyaya inanmazdı hiç bu zat.
Nasıl bir kimse? diye, merakı vardı fakat.
Bu tüccarı görünce, Ebu Said Ebül Hayr,
Buyurdu ki: (Gel otur, seninle işimiz var.)
Konuşurken, içeri girdi fakir bir kimse.
Dedi: (Verir misiniz bana bir tek elbise?)
Tüccar, niyet etti ki, versin ona bir gömlek.
Vaz geçti sonra lakin, onu fazla görerek.
Zira düşünmüştü ki: Bu, bana hediyedir.
Hem de kıymetli olup, on altın değerdedir.
O ara bu veliye sual sordu bir adam.
Dedi ki: (Nasıl gelir, Rabbinden kula ilham?)
Buyurdu ki: (Kardeşim, az önce, Hak teâlâ,
Bir gömlek hususunda, ilham etti bir kula.
O, vaz geçip dedi ki: Hediyedir, veremem.
On altın değerinde, bir kıymeti vardır hem.)
O an tüccarın kalbi, değişti birden bire.
Gömleğini çıkarıp, hibe etti fakire.
Bir gün de, gencin biri, kervan ile bir yola,
Çıkmıştı ki, bir yerde kervanı verdi mola.
Yorgun ve uykusuzdu, uyudu az bir zaman.
Uyanınca baktı ki, kervan gitmiş oradan.
Sağa sola bakınıp, kimseyi görmeyince,
Onu, bu ıssız çölde, korku sardı iyice.
Bastırdı sonra onu, bir susuzluk ve açlık.
Hayattan ümidini kesmişti o genç artık.
O anda, uzaklarda gördü yeşil bir mahal.
Gücünü toparlayıp, oraya vardı derhal.
Çeşmede abdest aldı ve kıldı iki rekat.
Biraz sonra oraya, uzaktan geldi bir zat.
Uzun boylu, heybetli, gür sakallı ve beyaz.
Sevimli bir zat idi, o dahi kıldı namaz.
Bitirince, genç hemen yaklaşarak yanına,
Dedi ki: (Ey efendim, yardım et lütfen bana!
Zira ben, kervanımı kaybettim az ilerde.
Açlık ve susuzluktan, öleceğim bu yerde.)
O sırada bir arslan geçiyordu öteden.
Bir el işaretiyle çağırdı onu hemen.
Gelince, bir şey dedi eğilip kulağına.
Sonra gence dedi ki: (Haydi korkma, bin buna!)
Bir kaç adım gidince, arslandan indi yine.
Gördü ki, vasıl olmuş kendi memleketine.
Ve sonra işitti ki, Ebu Said Ebül Hayr,
Adında bir veli zat, o yere uğradılar.
Ziyaretine gidip, gördü ki genç bu sefer,
Kendisini arslana bindiren zatmış meğer.