Davud aleyhisselam merak edip gayetle,
Sık sık dolaşıyordu tebdil-i kıyafetle.
Zira o, şu hususu bilmek isterdi ki hep,
Milleti idarede kusurum var mı acep?
Kendisinin hakkında, milletteki kanaat,
Acaba nasıl? diye, yapardı istihbarat.
Bu maksatla gezerken, bir gün memleketinde,
Karşısına, bir melek çıktı insan şeklinde.
Hazreti Cebrail’di rastladığı o melek.
Yaklaşıp sordu ona, teb’adan zan ederek.
Dedi: (Nasıl milletin şimdi rahat, huzuru?
Davud’un, idarede sence var mı kusuru?)
Cibril dedi: (İyidir, kusuru yoktur, ancak,
Onda bir haslet olsa, daha iyi olacak.)
(O haslet nedir?) diye sordu Davud Peygamber.
Dedi ki: (Beytülmaldan geçinirmiş o meğer.
Halbuki bir kimsenin, elinin emeğiyle,
Yemesi, kıyaslanmaz asla diğerleriyle.)
Davud Nebi, Rabbinden niyaz etti: (İlahi!
Elimin emeğiyle geçim ver bana dahi.)
Ona, demirciliği öğretti Hak teâlâ.
Geçimi, eskisinden oldu iyi ve a’la.
Ramazan-ı şerifte geldi Cibril bir sene.
Ve Zebur-u şerifi getirdi kendisine.
Sesi, öyle yanık ve tesirliydi ki onun,
Böyle güzel değildi sedası hiçbir kulun.
Sadece Resulullah müstesna idi bundan.
Zira O, her Nebi’den üstündü her bakımdan.
Kim hazret-i Davud’un işitseydi sesini,
Hayran ve şaşkın olup, kaybederdi kendini.
O, Zebur okumaya başlasaydı ne zaman,
Halka halka dizilip, dinlerdi ins ve hayvan.
Önce din alimleri, sonra diğer mü’minler,
Onların arkasına saf olurdu cinniler.
Sonra, ehli ve vahşi hayvanatın cümlesi,
Toplanıp, huşu ile dinlerlerdi bu sesi.
O anda bütün kuşlar, üstlerine gelerek,
Gölgelik ederlerdi, hepsi kanat gererek.
Davud aleyhisselam evden çıktığı zaman,
Evinin kapısını kitlerdi muntazaman.
Yine bir gün, evinden çıkıp gitti bir yere.
Kilitledi kapıyı, bu adeti üzere.
Geriye geldiğinde açıp girdi içeri.
Lakin baktı, içerde oturur başka biri.
Çok taaccüp ederek, buyurdu: (Kimsin ki sen,
İçeri girebildin kapı kilitli iken?)
Dedi ki: (Ben öyle bir kimseyim ki ey Davud!
Fark etmez bana açık, kilitliymiş veyahut.)
Onun kim olduğunu tahmin etti o dahi.
Dedi: (Sen, öyle ise Azrailsin Vallahi.
Ruhumu kabzetmeye geldinse şimdi eğer,
Niçin bunu önceden vermedin bana haber?)
Dedi: (Çok haberciler göndermiştim sana ben.
Mesela nerde şimdi ecdadın, nerde deden?)
Davud aleyhisselam dedi: (Hepsi öldüler.)
Dedi ki: (İşte onlar, birer haberciydiler.)
Ve hazreti Davud’a hürmetkâr davranarak,
Kabzeyledi ruhunu, ondan izin alarak.