Hazret-i Mevlana’yı çok seven genç bir kimse,
Mısır’a gidecekti ticaret gayesiyle.
Mani olmak istedi lakin akrabaları.
Onun ise kesindi gitmek için kararı.
Mevlana da, bu gence (Gitme!) dedi bir nice.
Lakin o dinlemeyip, yine gitti gizlice.
Gemileri Mısır’a yaklaşmıştı ki, fakat,
Kâfirler, bu gemiye oldu birden musallat.
Onu, birçoklarıyla tutup esir aldılar.
Ve pek ağır işlerde, zorla çalıştırdılar.
Genç, pişmanlık içinde dedi ki: (Ya ilahi!
Kabahatliyim, lakin pişman oldum Vallahi.
Mevlana hürmetine, günahımı affedip,
Beni, bu esaretten halas eyle an karib.)
Gözyaşları dökerek dua etti böylece.
Hazret-i Mevlana’yı rüyada gördü gece.
Buyurdu ki: (Evladım, bak yarın bu kimseler,
Bir hastalık hakkında, senden bilgi isterler.
Onlara bilirim de ve iste şu otlardan,
Karıştırıp, şöyle bir ilaç yap sen onlardan.)
Sabah uyandığında, gark oldu bir sevince.
İlacın tarifini ezberledi iyice.
Hakikaten o gence gelerek sabahleyin,
Dediler: (Doktorlukla bir ilgin var mı senin?)
(Evet, vardır!) deyince, hemen onu aldılar.
Acele hükümdarın yanına çıkardılar.
Meğerse o hükümdar, çok ağır hastalanmış.
Hiçbir tabib, derdine bir çare bulamamış.
Genç, doktor edasıyla dedi ki: (Üzülmeyin!
Bana, şu şu otlardan birer miktar getirin.)
Çabucak getirdiler istediği otları.
O, tarif mucibince karıştırdı onları.
İlaç yapıp yedirdi o hasta hükümdara.
Bi-iznillah hükümdar, iyileşti o ara.
Sevinç ve sürurundan şöyle dedi o gence:
(Her ne muradın varsa, söyle bana hemence.)
Dedi ki: (Ey hükümdar, istemem bir şey, fakat,
Şunu bildireyim ki anlaşılsın hakikat.
Ben, tıptan anlamayan bir kişiyim bir kere.
Para kazanmak için çıkmıştım bir sefere.
Velakin akrabamdan ve hocamdan izinsiz,
Çıktığım içindir ki, beni esir ettiniz.
Hatama pişman olup, üstadım Mevlana’dan.
Manen özür dileyip, yardım istedim ondan.
O da, rüyama girip, tarif etti bir ilaç.
Yoksa böyle şeyleri, nerden bilir bu muhtaç?)
Hükümdar, hayli para ihsan edip o gence,
Sonra serbest bırakıp, saldı onu hemence.