Niyetin önemi ve ilimsiz iyi niyetin zararı
|
|
Sual: Niyet ne demektir?
CEVAP
Niyet, emre itaat ve Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için yaptığını kalbinden geçirmek demektir. Niyet, ibadet yapmayı kalbe getirmek, hatırlamak değildir. Allahü teâlâ için yapmayı irade etmek, istemek demektir.
Niyet, ibadete başlarken yapılır. Daha önce, mesela bir gün önce yapılırsa, niyet olmaz. Buna emel, arzu, vaat denir. Mesela, Hanefi’de oruca niyet etmek zamanı, bir gün önce, güneşin batmasından başlayarak, ertesi gün, öğleye bir saat kalıncaya kadardır. Daha önce veya daha sonra yapılırsa caiz olmaz.
Namaza başlarken, iftitah tekbiri söylenirken niyet edilir. Daha önce de, mesela, cemaat ile namaz kılmak için evinden çıkan kimse, niyet etmeden imama uysa, caiz olur. Şafii’de niyet, iftitah tekbiri alınırken yapılır, daha önce olmaz.
Namaza niyet etmek demek, o namazın ismini, vaktini, kıbleyi, imama uymayı irade etmek, kalbinden geçirip, kılmayı tercih etmek demektir. Yalnız ilim, yani ne yapacağını bilmek niyet olmaz. Niyet ederken, hangi farz ve hangi vacip olduğunu bilmek lazımdır. Mesela (Bugünkü öğleyi kılmaya) diye, farzın ismini bilmek veya vaktin farzı demek lazımdır.
İbadetlerin sahih olması için, Allahü teâlânın rızası için yapmaya niyet etmek lazımdır. Niyet, kalb ile olur. Yalnız söylemek ile niyet edilmiş olmaz. Kalb ile birlikte olmak şartı ile dil ile söyleyerek niyet etmek caiz olur. Kalb ile niyet, söz ile niyete benzemezse, kalbdeki niyet esastır. Mesela bir kimse, öğle vakti, öğle namazına niyet ederken, dili ile niyet ettim, bugünkü ikindi namazına dese, kalbi ile de öğle olduğunu bilse, öğleyi kılmaya niyet etse, öğle için niyet etmiş sayılır, dil ile söylediğinin önemi yoktur. Yalnız yemin etmek böyle değildir. Yemin etmekte, söz esastır.
Adakta da söze bakılır. Adak yaparken, kastetmese de, söz arasında dilinden çıkmış ise de, yapması vacip olur. Çünkü, adakta niyetsiz, düşünmeden söylemek, ciddi, isteyerek söylemek gibidir. Hatta, (Allah için, bir gün oruç tutmak üzerime borç olsun) diyeceği yerde, (Bir ay oruç tutmak) diye ağzından çıksa, bir ay tutması gerekir. Burada kalbin önemi yoktur.
Peygamber efendimizin, (Ciddisi de, şakası da ciddidir) buyurduğu hususlar vardır. Mesela, bir kimse, şakadan veya rol gereği, iki şahit yanında evlense, gerçekten evlenmiş olur. Yine bir kimse, şaka ile, alay olsun diye veya hanımını korkutmak niyetiyle (Seni boşadım) dese, hanımı gerçekten boş olur. Bir kimse, kölesine (Seni azat ettim) dese, kölesi azat edilmiş olur. Sözünden vazgeçemez. Bir kimse, bir gün oruç adamak isteyip de yanlışlıkla bir ay dese, bir ay oruç tutması gerekir. Dinimizin emri budur.
Resulullah efendimizin ibadet olarak değil de, âdet olarak, elbise giymesi, oturması, kalkması, iyi şeyleri yapmaya sağdan başlaması gibi devamlı yaptığı şeylere zevaid sünnet denir. Bunları yapanlara da sevap verilir. Bunlara sevap verilmesi için, niyet etmek lazım değildir. Niyet edilirse, sevapları çoğalır.
Bid'at, dinden olmayan, ibadet olmayan, âdet olan bir şey ise, dinimiz bunu red etmez. Yiyip içmekte, elbisede, nakil vasıtalarında, bina, ev işlerinde, ibadet yapmak, yani Allahü teâlâya yaklaşmak niyet etmeyip, yalnız dünya işi düşünülürse, bunlar bir ibadeti yapmaya mani olmadıkça veya bir haramı işlemeye sebep olmadıkça, bid'at olmaz. (Hadika)
Ticaret yapmak ve hac etmek için giden kimsenin, niyetine bakılır. Hac niyeti fazla ise sevap alır. Ticaret niyeti çok ise veya iki niyet eşit ise, hac sevabı kazanamaz. Fakat, şartlarını yerine getirdi ise, yalnız farzı yapmış olur. Farzı yapmamak azabından kurtulur. Hiç hac niyeti yoksa maksadı ticaret veya başka şey ise hiç sevap kazanamaz. Demek ki, hacılarla birlikte hacca gitmek için bilet alıp yola çıkmak, hac için niyet edilmiş olmuyor. Ama niyet etmiyorum dese de seferilik için niyet etmiş olur.
İlimsiz iyi niyetin zararı
Sual: Kötü iş işlemesek, fakat niyetimiz işlemek olsa, sırf bu niyetimizden dolayı günah işlemiş olur muyuz? Yahut bir iyilik yapmadık ama, niyetimiz o iyiliği yapmaktır. Bu niyetle sevap alabilir miyiz?
CEVAP
Dinimizde niyetin önemi büyüktür. Kötü niyet için günah, iyi niyet için sevap vardır. İyi bir iş yapmaya niyet edip, fakat onu yapamasa, yine sevap alır. Hadis-i şerifte (Müminin niyeti işinden hayırlıdır) buyuruluyor. Mubah iyi niyetle yapılırsa taat olur; sevap verilir. Kötü niyetle yapılırsa günah olur.
Üç örnek:
1- Yiyip içmek mubahtır. Yiyip içerken, Allahü teâlânın emirlerini yapıp yasak ettiklerinden kaçmak için kuvvet kazanmaya niyet edilirse; taat olur, sevap olur. Günah işlemeye kuvvet kazanmak için yenirse, günah olur.
2- Uyumak mubahtır. İbadetleri rahat yapmak niyetiyle uyumak sevap olur. Bir haramı işlemek niyeti ile yatan, günah işlemiş olur. Hiçbir şey düşünmeden gafletle yatan, sevap kazanamaz.
3- İyi ve temiz giyinmek, koku sürünmek mubahtır. Sünnete uymak, İslam’ın vakarını korumak niyetiyle yapılırsa sevap, gösteriş veya öğünmek için yapılırsa günah olur. Çünkü Allahü teâlâ, bir kimsenin yeni, temiz elbisesine bakarak sevap vermez. Bunları ne niyetle yaptığına bakarak sevap veya günah yazar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, sizin şeklinize, malınıza bakmaz, kalblerinize, amellerinizi ne niyetle yaptığınıza bakar.) [İbni Mace]
Taat kötü niyetle yapılırsa, günah olur. Üç örnek:
a- Camiye gitmek, orada oturmak taattir. Caminin; Allahü teâlânın sevdiği yer olduğunu düşünerek ziyaret etmek daha çok sevap olur. Namaz kılmayı beklemek için, ahireti düşünmek için, vaaz dinlemek için de niyet edilirse her niyet için ayrı sevaba kavuşulur. Kötü niyetle, mesela ayakkabı çalmak için veya namaz kılanları tespit edip zalimlere bildirmek için camiye gitmek günah olur.
b- Fen bilgilerini [fizik, kimya, biyoloji, astronomi gibi bilgileri] öğrenmek taattir. Allahü teâlâyı tanımak ve insanlığa hizmet etmek, yurdu düşmanlardan savunmak niyetiyle bu ilimleri öğrenmek çok sevaptır. Bu bilgileri kötüye kullanmak niyetiyle, mesela topluma zarar vermek için bomba yapmayı öğrenmek günahtır.
c- Topluma karışmak onların hukukuna riayet için olursa taattir. Fakire, sadaka vermek sevaptır, ancak kumar oynayan ve bir günlük yiyeceği olan fakire sadaka vermek günah olur. (Ameller niyete göredir) hadis-i şerifi, taat ve mubahlara niyete göre sevap verileceğini bildirmektedir.
Günahlar, iyi niyetle de işlense, günah olmaktan çıkmaz. Üç örnek:
1- Bir kadın, farz olan haccını eda niyeti ile mahremsiz hacca gitse haram işlemiş olur. Bir kız, Amerika’ya İslamiyet’e hizmet için mahremsiz gitse günah olur. İyi niyet haramları helal hâle getirmez.
2- Bir Hıristiyan kızı, bir Müslüman erkeğe, (Benimle dans edersen müslüman olurum) dese, Müslümanın, iyi niyetle onunla dans etmesi veya başka günah işlemesi caiz olmaz. Bir kâfiri Müslüman yapmak için onunla içki içmek yahut başka günah işlemek caiz olmaz.
3- Birinin gönlünü almak için, (Mümini sevindireni Allahü teâlâ sevindirir) hadis-i şerifine uyabilmek için, içki içenlerin masasına oturmak sevap olmaz, günah olur. Haram para ile cami yaptırmak da caiz değildir. Haramdan iyi niyet ile [Allah’tan korkarak] vazgeçen sevap kazanır. Başka bir sebep ile vazgeçen sevap kazanmaz. Yalnız, günahından kurtulur.
Farz için de üç örnek verelim:
1- Hacca gitmek farzdır. Ancak hacıların paralarını çalmak ve kendisine hacı dedirtip itimat kazandırmak için hacca giden, hac borcunu ödemiş ve farzı yapmamak cezasından kurtulmuş olur ise de, sevap kazanamaz ve günaha da girer.
2- Oruç tutmak farzdır. Sırf sağlığa faydası var diye oruç tutmak sahih olmaz. Sağlığa da faydası olur niyetiyle oruç tutarsa, sağlık niyeti çoksa sevap kazanamaz. Fakat oruç borcundan kurtulmuş olur.
3- Namaz kılmak farzdır. Namaz kılan, kulluk vazifesini yapmayı niyet etmeyip, namazın bir jimnastik, olduğunu düşünerek kılarsa, namazı sahih olmaz, spor yapmış olur. İslamiyet’in emrettiği bir şey, dünya menfaati için yapılınca makbul olmaz. Dünya işi de, ahiret menfaati için yapılınca, ibadet hâlini alır.
Bir iyi niyet hikayesi şöyledir:
Ormanda bir ayının ayağı, kütük arasına sıkışır, kurtaramaz. Adamın biri bunu görüp, ayının ayağını kütüğün arasından çıkarır. Ayı da bu adama, bir iyilik düşünür. Ormandaki arıların yaptığı petekleri alıp getirir. Adam balı yiyince orada uyumaya başlar. Fakat tatlının kokusunu alan sinekler, adamın yüzüne konarak rahatsız eder. Ayı ise, kendisine iyilik eden adam rahat uyusun diye sinekleri kovar. Bakar ki kovmakla gitmiyor, sinekleri öldüreyim bari diye, kocaman bir taş alıp, adamın yüzüne konan sineklere vurur. Netice malum… Ayının ilmi olmadığı için, iyi niyeti fayda yerine zarar vermiştir.
Söz mü, iş mi, niyet mi?
Sual: Dinimizde niyet mi, söz mü geçerlidir?
CEVAP
Dinimizde bazen söze, bazen niyete veya işe itibar edilir. Birkaç örnek verelim:
Niyetin geçersiz, sözün geçerli olduğu yerlerden bazıları:
Nikahta:
Bir kimse, şakadan veya rol icabı, iki şahit yanında evlense, gerçekten evlenmiş olur.
Boşamakta:
Bir kimse, şaka ile, alay olsun diye veya hanımını korkutmak niyetiyle “seni boşadım” dese, hanımı boş olur. Hadis-i şerifte, (Bir kadınla nikahlanan veya hanımını boşayan kimse, “ben şakadan yaptım” dese, nikahı da boşaması da geçerli olur) buyuruldu. (Taberani)
Kalbden boşamak geçerli olmaz. Dille söylemek veya yazıyla yahut başka vasıtayla bildirmek şarttır. Mesela, mektupla, telefonla, kasetle, mail ile bildirilirse geçerli olur.
Vazgeçmekte:
Bir kimse, hanımına “seni boşadım” dese, sonra, şakadan boşamaktan vazgeçtiğini bildirse, boşamaktan vazgeçmiş olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Üç şeyin şakası da, ciddisi gibi sahihtir. Nikah, boşamak, boşamaktan vazgeçmek.) [Tirmizi]
Köle azadında:
Şakadan, kölesine “seni azat ettim diyenin, kölesi azat edilmiş olur.
Adakta:
Adak yaparken hiç niyet etmese de, söz arasında dilinden çıksa da, adağını yapması vacip olur. Çünkü, adakta niyetsiz, düşünmeden söylemek, ciddi, isteyerek söylemek gibidir. Hatta, “Allah için, bir gün oruç tutmak üzerime borç olsun diyeceği yerde, “bir ay oruç tutmak” diye ağzından çıksa, bir ay oruç tutması gerekir. Söz geçerli, niyet geçersizdir. (Dürer)
Bunun gibi, adarken ağzından adak yerine kurban kelimesi çıksa, mesela adak için bir hayvan keseceğim diyeceği yerde, kurban keseceğim dese, burada da, söz geçerlidir. Kurban bayramında kesmesi gerekir.
Alış verişte:
Alış veriş yapıldıktan sonra, alıcı veya satıcıdan birisi, ben şaka yapmıştım, bu alış verişten vazgeçtim dese de itibar edilmez. Alış verişte de söze bakılır, niyete bakılmaz.
Veresiye pahalı satmak dinimizde caizdir. Peşin 20 bin lira olan arabaya birkaç taksitle 30 bin lira istese caiz olur. Alıcı razı olursa kırk bin liraya da satabilir. Ancak bu vade farkıdır, faizdir denirse caiz olmaz. Bu fark muamele masrafıdır denirse caiz olur. Yani söze itibar ediliyor.
Hediyede:
Alacağı olduğu bir parayı borçlusuna veya başkasına hediye eden, şakadan söylemiştim dese de, hediyesinden vazgeçemez. Niyet geçersiz, söz geçerlidir.
Yeminde:
Kalbden yemin geçerli olmaz, söz geçerlidir.
Küfürde:
Bir kimse şakadan ben Hıristiyan’ım dese veya günah işleyene helal olsun dese kâfir olur.
Niyet geçerli, söz geçersizdir:
Bir kimse, öğle vakti, öğle namazına niyet ederken, dili ile, bugünkü ikindi namazına diye niyet etse, kalbi ile de öğle olduğunu bilse, öğleyi kılmaya niyet etse öğle için niyet etmiş sayılır, dil ile söylediğine itibar edilmez. Tersine, öğleyi kılarken, ikindi sanarak, ikindiye niyet etse; fakat dili ile de öğleye niyet etse, namazı sahih olmaz.
Dil sürçmesi:
Sen benim Rabbimsin diyeceği yerde, şaşırıp sen benim kulumsun diyen günaha girmez.
Niyet geçersiz, iş geçerlidir:
Günah olan işler böyledir. Mesela dinlenmek niyetiyle müzik dinlemek de günahtır. Kâfir kız, “Benimle dans edersen Müslüman olurum” dese, müslümanın, iyi niyetle onunla dans etmesi veya başka günah işlemesi caiz olmaz. İyi niyeti geçersiz, günahı geçerlidir. (Ameller niyete göredir) hadis-i şerifi, taat ve mubahlara niyete göre sevap verileceğini bildirmektedir. Günahlar, iyi niyetle de işlense, günah olmaktan çıkmaz.
İş geçersiz, niyet geçerlidir:
Su içerken içki içiyormuş gibi bardakları tokuşturmak bile günahtır. Çünkü fâsıklara benzemek olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Suyu alkollü içki içenler gibi içmek haramdır.) [Redd-ül Muhtar]
Elin evinden, yanlışlıkla kendi malını çalan da günaha girer. Çünkü niyeti onun hırsızlıktı. Ama komşunun malını alacağı yerde, bilmeden kendi malını çalmıştır.
Niyet de iş de geçerlidir:
Kur’an okuyan sevap kazanır. Allah rızası için sevap için okumaya niyet ederse, okuduğu Kur’an ibadet olur ve daha çok sevap kazanır. Abdest de böyledir. Abdestsiz kimse denize girip çıksa, yahut denizin kenarında iken denize düşse çıkınca, o abdest ile namaz kılabilir. Eğer abdeste veya gusle de niyet etmişse, ibadet sevabı alır ve yine bu abdestle namaz kılabilir.
(İş) başka, (İbadet) başka
Sual: İbadetleri dünyevi faydası olduğu için yapmak, mesela vücudun sıhhati için oruç tutmak caiz mi?
CEVAP
İslamiyet’in emirlerinde ve yasaklarında, kulların dünyaları ve ahiretleri için nice faydalar bulunmakla beraber, ibadet ederken, Allahü teâlânın emri ve kulluk vazifesi olduğunu niyet etmek, düşünmek gerekir. Böyle düşünmeden yapılan iş, ibadet olmaz. Din ile ilişiği olmayan bayağı bir iş olur. Mesela, namaz kılan adam, Allahü teâlânın emrini yerine getirmeyi ve kulluk vazifesini yapmayı niyet etmeyip, namazın bir jimnastik, beden terbiyesi olduğunu düşünerek kılarsa, namazı sahih olmaz. İbadet etmiş olmaz, spor yapmış olur.
Niyet o kadar mühimdir ki, dinimizin emrettiği bir şey, dünya menfaati için yapılınca sahih ve makbul olmuyor. Dünya işi sayılıyor. Herhangi bir dünya işi de, ahiret menfaati için yapılınca, ibadet halini alıyor. Mümin, hanımına verdiği bir lokmayla bile sevap kazanıyor. Bu durumu göz önüne alarak, düşüncesini temizleyen ve niyetini düzelten bir kimse, yiyip içmekte ve her türlü dünya işlerinde, ahiret faydasını gözeterek, sevap kazanmak fırsatını elden kaçırmaz. İnsanlar bütün işlerinde, hatta ibadetlerinde, dünya menfaati, maddi kazanç aramaya alıştırılırsa, menfaatperestlik, egoistlik hasıl olur. Halbuki İslamiyet, nefslerin böyle kötü isteklerini yatıştırmayı, menfaatlerimizden fedakârlık etmeyi, ahlakın ve ruhun temizlenmesini, yükselmesini istemektedir.
İslamiyet’e uymanın, ibadet etmenin, dünya menfaatleri üzerine kurulmayacağı, akıl sahipleri için pek meydanda olan bir gerçektir. Böyle olduğunu şu âyet-i kerime mealleri de göstermektedir:
(Ahireti kazanmak için çalışanların kazançlarını arttırırız. Dünya menfaati için çalışanlara da, ondan veririz. Fakat, ahirette bunların eline bir şey geçmeyecektir.) [Şura 20]
(Menfaatleri ve lezzetleri çabuk geçen, tükenen dünyayı isteyenlerden, dilediğimize, istediğimize veririz. Ahiret menfaatleri için çalışan müminlerin mükafatları boldur.) [İsra 18,19]
(Dünyada yaşamayı ve eğlenmeyi isteyenlerin çalışmalarının karşılığını bol bol veririz. Bunlara ahirette yalnız Cehennem ateşi verilecektir. Emekleri ahirette boşa gider. Yalnızca dünya için yaptıkları işlerine, ahirette bir karşılık hasıl olmaz.) [Hud 15,16]
Sevap kazanmak için niyetin halis olması gerekir. Amel mümkün olmasa da halis niyet, yalnız başına hayırdır. Hatta bir hadis-i şerifte de (Müminin niyeti amelinden hayırlıdır) buyuruluyor. (Taberani, Hatib-i Bağdadi, Ziya el-Makdisi)
İstediğimizi yapınca sevap kazanır mıyız?
Sual: Ameller niyete göre iyi veya kötü olur diye, iyi niyetle istediğimizi yapınca sevap kazanır mıyız?
CEVAP
Mubahlar iyi niyet ile, güzel düşünce ile yapılınca, sevap kazanılır. Kötü niyetlerle yapılırsa veya bunları yapmak, bir farzı vaktinde edaya mani olursa, günah olur. Farzlar yapılırken, kötü niyetler karışırsa, borç ödenmiş, cezadan kurtulmuş olunur ise de, sevap kazanılmaz, hatta günah olur. Haram işleyenin ibadetleri sahih olur. Yani borçları ödenmiş olursa da, sevap kazanmaz. Haramdan iyi niyet ile [Allah’tan korkarak] vazgeçen sevap kazanır. Başka bir sebep ile haram işlemezse, sevap kazanmaz. Yalnız, günahından kurtulur. (Hadika)
Haramların iyi niyet ile yapılması, bunları haramlıktan çıkarmaz. (Ameller, niyete göre iyi veya kötü olur) hadis-i şerifi, taatlere ve mubahlara niyete göre sevap verileceğini bildirmektedir.
Bir kimse, birinin gönlünü almak için başkasını incitse, yahut haram para ile cami yaptırsa, bunlara sevap verilmez. (Şir’a)
Taat, kötü niyet ile yapılırsa, günah olur. Güzel niyetlerle taatin sevabı çoğalır. Mesela, camide oturmak, taattir. Mescidin, Allahü teâlânın evi olduğunu düşünerek, Allahü teâlânın evini ziyareti de niyet ederse, sevabı daha çok olur. Namaz kılmayı beklemek için de niyet ederse ve dışarıda gözü, kulağı günah işlemesin diye de ve mescitte itikâf ederek ahireti düşünmeyi de, mescitte, Allahü teâlânın adını anmayı da, orada emr-i maruf ve nehy-i münker etmeyi, yani vaaz etmeyi de, vaaz dinlemeyi de, yahut Allahü teâlâdan haya ederek edepli olmayı da niyet ederse, her niyeti için ayrı sevaplara kavuşur. (Redd-ül Muhtar)
Birkaç niyet
Koku sürünen, iyi giyinen; dünya lezzeti için veya gösteriş yapmak, öğünmek için yahut yabancı kadın ve kızlara şık görünmek için güzel giyinirse, günah işlemiş olur. Bu kimse, sünnet olduğu için koku sürünür, şık giyinirse, camiye saygı için, camide yanına oturan müslümanları incitmemek için, temiz olmak için, sıhhatli olmak için, İslam’ın vakarını, şerefini korumak için niyet edince, her niyeti için ayrı sevaplar kazanır. Her mubah işte, hatta yiyip-içmede, uyumada ve helaya girmekte bile iyi niyet etmelidir. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, sizin suretlerinize, mallarınıza, bakmaz. Kalblerinize ve amellerinize bakar) buyuruldu. (Müslim)
Yani, Allahü teâlâ, insanın yeni, temiz elbisesine, hayrat ve hasenatına, malına, rütbesine bakarak sevap vermez. Bunları ne düşünce ile, ne niyet ile yaptığına bakarak, sevap veya azap verir. Bir işe başlayan kimsenin niyeti, Allah için olmazsa, o işi yapmamalıdır.
Bir kimse, iyi bir amel işlemeye niyet etse, fakat onu işlemek nasip olmasa, ona niyetinin sevabı yazılır. Niyete de sevap varmış diyerek, yapmak istemediği halde niyet eden, sevap alamaz.
İslamiyet’in emrettiği bir şey, dünya menfaati için yapılınca sahih ve makbul olmuyor. Dünya işi sayılıyor. Herhangi bir dünya işi de, ahiret menfaati için yapılınca, ibadet halini alıyor.
Düşüncesini temizleyen ve niyetini düzelten bir kimse, yiyip-içmekte ve her türlü dünya işlerinde ahiret faydasını gözeterek, sevap kazanmak fırsatını elden kaçırmaz.
Kimin niyeti tam olursa
Sual: Allah’ın beğendiği bir işi, iyi niyetle yapınca daha çok sevap olur mu?
CEVAP
Evet, Allah’ın beğendiği işlere taat denir. Taat, kötü niyetle yapılınca günah olur. Güzel niyetlerle taatin sevabı artar. Camide oturmak bir taattir. Camiye kötü niyetle giren, mesela ayakkabı çalmak için camiye giren kimse, günah işlemiş olur.
Caminin Allahü teâlânın evi olduğunu düşünerek giren kimse, Allahü teâlânın evini ziyarete de niyet ederse sevabı daha çok olur. Namaz kılmayı beklemek için, camide itikâf edip ahireti düşünmek için, vaaz dinlemek için de niyet ederse, her niyeti için ayrı sevaplara kavuşur.
Mubahlar iyi niyetle yapılırsa taat olur. Niyetsiz yapılırsa sevap da olmaz, günah da olmaz. Mesela yemek yemek ve su içmek mubahtır. Yiyip içerken, Allahü teâlânın emirlerini yapıp yasak ettiklerinden kaçmak için kuvvet kazanmaya niyet edilirse, taat olur, sevap kazanılır.
Mubah olsun, taat olsun her işi iyi niyetlerle yapmaya çalışmak gerekir. İşlerimizi âdet olarak, şuursuz olarak yapmaktan kaçınmak gerekir. İşe gidip gelmek mubah iken, iyi niyetle yapılırsa sevap olur. Yemekleri, keyf için, lezzet için değil, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmeye kuvvet bulmak için yemelidir.
Yeni ve temiz elbise giyinmeli, giyinirken ibadet için, namaz için süslenmeye niyet etmelidir. Elbiseyi herkese gösteriş için giymek günahtır. İbadetleri kuvvetli ve sağlam yapmak niyetiyle uyunursa, uyku ibadet olur. (Mektubat-ı Rabbani)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Gece ibadet etmek niyetiyle yatan, fakat uyku galebe çalıp sabaha kadar uyanamayan, niyeti sebebiyle gece ibadet etmiş gibi sevaba kavuşur. Uykusu da kendisine Allahü teâlânın ihsan ettiği bir sadaka olur.) [İbni Mace]
(Ameller niyetlere göredir.) [Buhari]
(Bir kimse, yapmak niyeti ile verdiği sözü tutamazsa günah olmaz.) [Tirmizi]
(Bir kimse beni ziyaret etmek için gelse ve başka bir şey için niyeti olmasa, kıyamet günü ona şefaat etmemi hak etmiş olur.) [Müslim]
(İnsanlar dört gruptur: Birincisinin ilmi ve malı vardır. Helalinden kazanır, meşru yerlere harcar. Başka biri de, "Benim de malım ve ilmim olsaydı, bunun gibi yapardım" der. Bunların ikisi mükafatta beraberdir. Diğer bir kimsenin de ilmi yok, fakat malı çok. Cahilliği sebebiyle malını harcarken harama, helale aldırış etmez. Başka biri de, "Benim de malım olsaydı, bunun gibi yapardım" der. Bunların ikisi de günahta beraberdir.) [İ. Gazali]
Her türlü kötü niyetten kaçmak gerekir. Peygamber efendimiz, (İki müslüman birbirine kılıç çeker, biri diğerini öldürürse, ikisi de Cehennemdedir) buyurunca, (Ölenin suçu ne?) diye sordular. Buyurdu ki: (O da, öldürmek istemişti.) [Buhari]
Mümin hep iyi işler yapmak ister. İmkanı olmadığı için düşündüğü iyi işlerin hepsini yapamaz. Münafık da, hep kötü işler yapmak ister. İmkanı olmadığı için düşündüğü kötü işlerin hepsini yapamaz. Bunun için Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Müminin niyeti amelinden iyidir. Münafığın niyeti amelinden kötüdür. Herkes niyetine göre amel etmek ister.) [Taberani]
İslam âlimleri de niyet için buyuruyorlar ki:
(Nice küçük ameller vardır ki, niyetler onları büyütür, nice büyük ameller vardır ki, niyetleri onları küçültür.)
(Amelden önce, amel için niyeti öğren! Hayır niyet ettiğin müddetçe hayır üzeresin.)
(Kimin niyeti tam olursa, Allahü teâlânın ona yardımı da tam olur.)
(Niyet hayır, akıbet hayır.)
Zemzem ve niyet
Sual: Zemzem, içildiği niyete göre faydalı olur mu?
CEVAP
Evet. Zemzemi içmeyi bir nimet ve ganimet bilmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Zemzem, doyurucu ve hastaya şifa vericidir.) [Bezzar]
(Zemzemi, belalardan korunmak niyeti ile içeni Allah muhafaza eder.) [Hakim]
Abdullah ibni Mübarek hazretleri, (Resulullah, "Zemzem, içildiği niyete göre faydalı olur" buyurduğu için ben de kıyamet günü susuzluktan kurtulmak için zemzem içiyorum) derdi. (İbni Mace)
Abdullah ibni Abbas hazretleri de, zemzem içerken, (Ya Rabbi, senden faydalı ilim, bol rızık ve her türlü hastalıktan şifa istiyorum) diye dua ederdi.
Kurban ve niyet
Sual: Bir hayır kurumu, "Kurumumuzun bankadaki hesabına şu kadar para yatırana kurban kesilir" diyor. Kurumun bankadaki hesabına bir kurban parası yatırmakla, dinimize uygun şekilde kurban kesilmiş olur mu?
CEVAP
Bankaya para yatıran şahıs sayısı kadar kurbanı kesip, (Her kurban birine olur) demek ve kesilen hayvanların her biri, para yatıranlardan birinin olsun demek çok yanlıştır. Çünkü kurbanda niyet önemlidir. Ya kurbanı satın alırken veya kesecek olana vekalet verirken niyet şarttır. Niyetsiz kesilen hayvanlar, kurban değil, et olur. (Redd-ül Muhtar)
Bugünkü oruç veya namaz
Sual: Bir arkadaş dedi ki: “Gün, imsak vaktinden sonra başlar. Onun için imsak vaktinden önce oruca niyet ederken, yarınki oruca diye niyet edilir. İmsak vakti çıkınca niyet ederken bugünkü oruca diye niyet edilir. Bu bakımdan bir kimse imsak vaktinden önce, önümüzdeki günü kastederek bugünkü oruca diye niyet etse, niyeti sahih olmaz. Hatta imsak vaktinden sonra oruca diye niyet etse hangi günü kast ettiğini bildirmediği için orucu yine sahih olmaz. Bunun gibi, bir kimse öğle namazını kılarken, bugünkü öğle demezse, sadece öğle namazına diye niyet etse hangi günkü öğleyi kıldığını bildirmediği için namazı sahih olmaz.”
Bu arkadaşın dedikleri doğru mu? Bir kimse, imsak vaktinden önce veya sonra oruca diye niyet etse bugünkü veya yarınki demese orucu sahih olmaz mı? Öğleyi veya başka vakti kılarken bugünkü diye belirtmezse niyeti sahih olmaz mı?
CEVAP
Günün tarifi doğru, diğerleri hep yanlıştır. Fıkıh kitaplarında açıklanıyor. Oruca demekle, niyet sahih olmuş olur. Çünkü o orucun ramazan orucu olduğunu biliyor, hangi gün tutacağını da biliyor. Onun için, yanlışlıkla bugün diyeceğine yarın dese veya gece niyet ederken, yarın demesi gerekirken bugün dese yine orucu sahih olur.
Hiçbir namazda, bugünkü demeye gerek yoktur. Çünkü bugünkü namazı kıldığını bilmektedir. Bugünkü demese de niyeti sahihtir.
Bir kimse, öğle vakti, öğle namazına niyet ederken, dili ile, bugünkü ikindi namazına diye niyet etse, kalbi ile de öğle olduğunu bilse, öğleyi kılmaya niyet etse, öğle için niyet etmiş sayılır, dil ile söylediğine itibar edilmez. Tersine, öğleyi kılmaya başlarken, ikindi zannetse, fakat dili ile de bugünkü öğleye diye niyet etse, namazı sahih olmaz. Kalben yaptığı geçerlidir.
Bunun gibi namaz kılarken kıbleye dönmek, kıblenin Kâbe olduğunu bilmek şarttır. Ancak namaza niyet ederken bunları söylemek şart değildir. Yani döndüm kıbleye, kıblem Kâbe demek şart değildir. Çünkü Müslüman kıblesinin Kâbe olduğunu bilir. Seccadesi Kıbleye doğru değilse düzeltir. Hiç araştırmadan durursa Kıbleye isabet etse bile namazı sahih olmaz. Kıbleye döndüğünü söylemesi gerekmez. Demek ki bugünkü oruca, bugünkü öğleyi kılmaya, döndüm kıbleye demek şart değildir. (Redd-ül muhtar, Dürer ve gurer)
Birkaç niyetin önemi
Sual: Bir arkadaş, camide öğlenin son sünnetini kılarken, tehıyyat-ül mescide, tehıyyat-ül menzile ve sübha namazına da niyet edilebilir dedi. Doğru mu?
CEVAP
Birkaç niyetin caiz olduğu yerler vardır ama burası değildir. Vaktin sünnetini kılarken vaktin farzına da niyet edilmez. Sübha namazı abdest aldıktan sonra kılınır, ilk sünneti kılarken niyet edilebilir. Son sünnete kadar beklenmez. Tehıyyat-ül mescid camiye girince kılınır. Son sünnete kadar beklenilmez. Yolculuğa çıkılmayacaksa tehıyyat-ül menzil de kılınmaz.
Camiye girince, öğlenin son sünneti değil, ilk sünneti kılınırken, ikindinin ve yatsının ilk sünneti kılınırken, tehıyyat-ül mescide de niyet edilebilir, çünkü mescide saygı namazıdır. Eğer yenice abdest alıp girmişse, sübha namazına [abdest için şükür namazına] da niyet edebilir. Eğer bir yolculuğa da çıkacaksa, tehıyyat-ül menzile de niyet edebilir. İlk kazaya kalmış dört rekatlık bir farza da niyet edebilir. Böylece bir namaz için beş niyet edilmesi caizdir. Niyet edilmese de sübha, tehıyyat-ül mescid, vaktin sünnetinin sevabı alınır, ancak niyetin sevabı noksan olur.
Camiye girip sünnet veya farz kılan, Tehıyyat-ül-mescid namazı da kılmış olur. Fakat, Tehıyyat sevabına da kavuşabilmek için, buna da ayrıca niyet etmek gerekir. Çünkü, hadis-i şerifte, (İbadetler, niyetlerine göredir) buyuruldu. Amelin sevabına kavuşmak için, niyet edilmesi şarttır.
Bir ibadetin yapılması ile, başka bir ibadetin de yapılmış olacağı bildirilmiş olan yerlerde, ikinci ibadetin sahih olması için, bunun için de ayrıca niyet etmek gerekmez ise de, ikinci için de niyet edilmedikçe, bunun sevabı hasıl olmaz. (Redd-ül Muhtar)
Kaza namazına niyet ederken, sünnet namazlar için vaat edilmiş olan sevaplara kavuşmak için, vaktin sünneti için de niyet etmelidir. Böyle iki niyet, imam-ı a'zama, imam-ı Ebu Yusuf’a ve imam-ı Muhammed’e göre de sahih olup, sünnet sevabı da hasıl olur. (Nevadir-i fıkhiyye)
Niyetin çok olması sevabın çok olmasına sebep olur. Camiye giren kimse, ne kadar çok niyet ederse, o kadar çok sevap alır. Mesela:
1- Caminin Allahü teâlânın evi olduğunu düşünürse,
2- Allahü teâlânın evini ziyarete de niyet ederse,
3- Namaz kılmayı beklemek için niyet ederse,
4- İtikâf edip ahireti düşünmek için niyet ederse,
5- Vaaz dinlemek için de niyet ederse,
6- Okunacak Kur’an-ı kerimi dinlemek için niyet ederse,
7- Dışarıda harama bakmaktan kurtulduğunu düşünürse,
8- Düzgün namaz kılanları görüp namazını onlar gibi düzgün kılmaya da niyet ederse,
9- Salihlerin yüzüne bakmanın ibadet olduğunu düşünerek onlara bakmayı düşünürse,
10- Salih kimselerle arkadaş olmayı, onlarla dini sohbet etmeyi düşünürse.
Bunun gibi her niyeti için ayrı sevaplara kavuşur.
Denize bakmak ibadettir. Ancak trene bakar gibi bakmak değil, sünnet olduğunu düşünerek bakmak sevaptır. Denize yüzmeye giden de, denize bakmanın, yüzmenin, gusletmenin sevap olduğunu düşünürse her niyeti için sevaba kavuşur. Her işte niyetin önemi büyüktür.
Mubahlar niyete bağlıdır
Sual: Helal ve mubah olan şeyleri yemek sevaptır, denir mi? Mesela elma ve simit yemek sevaptır, denir mi?
CEVAP
Mubahlar niyete bağlıdır. Dine hizmet etmek, ibadetlerini kolay yapabilmek niyetiyle yenirse sevap olur. Günah işlemeye güç kazanmak için yenirse günah olur.
Amel ve niyet
Sual: Yunus Emre bir şiirinde diyor ki:
Hararet nardadır, sacda değildir.
Keramet hırkada, taçta değildir.
Her ne arar isen kendinde ara.
Kudüs'te, Mekke'de, Hacda değildir.
Bu sözler, hacca gitmek yerine kalbi temizlemek gerektiğini göstermez mi?
CEVAP
Bu ifadelerin Bektaşilere ait olduğu söyleniyor. Yunus Emre'ye aitse, onun şahsına uygun tevil gerekir. Taç giymeyin, Mekke’ye, hacca gitmeyin, ibadet etmeyin demek istemez. O değil, hiçbir Müslüman öyle şey söylemez. İnsan, hacca ibadet maksadıyla gidebileceği gibi, riya için gidebilir, hacıların paralarını çalmak için gidebilir, ticaret için gidebilir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, sizin şeklinize, görünüşünüze ve mallarınıza değil, kalblerinize ve amellerinize [o işi ne niyetle yaptığınıza] bakar.) [Müslim, İ. Mace]
Yani, Allahü teâlâ, insanın yeni, temiz elbisesine, hayrat ve hasenatına, malına, rütbesine değil, bunları ne niyet ile yaptığına bakarak, sevab verir veya azap eder. Hacca gitme niyeti hırsızlık ise, Allahü teâlâ kalblerdeki niyeti bildiği için, o kişiye sevab vermez, azap eder. Yani ibadetinize değil, ibadeti ne niyetle yaptığınıza, Mekke’ye, hacca ne niyetle gittiğine bakar. Ona göre sevab verir veya azap eder. Evliyanın hırkası, tacı olur ama, bunlar kerameti göstermez. Görünüş değil, niyet önemlidir. (Hararet nardadır, sacda değil) deniyor. Sacı kızdıran ateştir. Onun için, Cehennemde ateş yoktur, herkes ateşini oraya, yaptığı kötü amelleri ile kendi götürür denmiştir. Cehennem imanı doğru olan mümini yakamaz. Bazı felsefecilerin, hacca gitmek, ibadet etmek gerekmez, sevgi ve kalb temizliği yeter demeleri yanlıştır.
Şiirde, bir ibadet yapılırken, niyetin önemi vurgulanıyor. Yine Yunus, (Bir kez gönül yıktınsa, kıldığın namaz değil) diyor. Namaz kılmayın demiyor. (Kalb kırmadan namaz kılın. Kalb kırınca kıldığınız namazın sevabı yok olur) demek istiyor. Bütün günahlar da böyledir.
Niyetin önemi
Sual: Bir kimse, bir iyilik veya kötülüğü yapmak isteyip de yapamasa, sırf bu niyetinden dolayı sevab veya günah alır mı?
CEVAP
İyi niyetinden dolayı sevap alır, kötü niyetinden dolayı, o kötülüğü yapmadıkça günah kazanmaz. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(İyi bir iş yapmaya niyet edip de, yapamayana, tam bir iyilik yapmış gibi sevap verilir. Niyet edip yaparsa, on mislinden 700 misline, hatta daha fazla sevaba kavuşur. Kötü bir işe niyet edip, de, yapmayana, yapılmış tam bir iyilik sevabı verilir, niyet edip de yapana ise sadece bir günah yazılır.) [Buhari]
(Dünyada dört grup insan vardır:
1- Bir kula Allah mal ve ilim vermiş, o da bu konuda Rabbinden korkuyor, bunlarla akrabalarına iyilik ediyor ve Allah’ın bunda bir hakkı olduğunu biliyor. Bu kimse en üstün mertebededir.
2- Birinin de, malı da ilmi de yoktur; fakat iyi niyetlidir. “Eğer malım olsaydı, ben de falanca gibi iyi yolda sarf ederdim” der. Bu kimse niyetine göre mükâfatını alır. Birinci ile ikincinin mükâfatı aynıdır.
3- Birinin de, malı var ama ilmi yoktur. Bu kimse malını rast gele harcar, malı konusunda Allah’tan korkmaz, onunla akrabalık haklarını yerine getirmez, Allah’ın onda bir hakkı olduğunu bilmez. Bu kimsenin durumu çok kötüdür.
4- Biri de var ki, malı da, ilmi de yoktur. “Eğer malım olsaydı, falanca gibi kötü yollarda sarf ederdim” der. Bu da niyetine göre günaha girer. İkisinin de günahı aynıdır.) [Tirmizi]
Niyetin sevabı
Sual: Bir hayır kurumuna Allah rızası için 50 lira veren kimse, (İmkânım olsaydı, 500 lira verirdim) diye niyet etse, bu niyetinden dolayı sevab kazanır mı?
CEVAP
Evet, ihlâsla niyet edince, vermiş gibi sevab kazanır, fakat niyetle birlikte bizzat vermenin sevabı daha çoktur. (Niyet edince, para verilmese de nasıl olsa sevab kazanılıyor) diye niyet edilince, sevab kazanılmaz.